Hayır! Gitmesine izin veremezdim. Onu yeni bulmuşken tekrar benden gitmesine izin veremezdim.
Meğerse bunca zaman yanı başımdaymış da haberim yokmuş! Neden! Neden hiçbir şey söylememişti? Neden kendini saklanmıştı benden? Neyse, bunları onu bulduktan sonra sorardım illa ki ama şimdi ona yetişmeliydim. Hem de bir an önce!
Çantamı ve Uraz'ın verdiği paketi sitemizin güvenliği Ahmet amcaya bırakıp peşine düştüm.
Site dışına çıktığımda nefes nefese kalmıştım. Bunu çok önemsemeyip hemen etrafıma bakındım. Çok uzaklaşmış olamazdı. Derken ileride bir arabaya bindiğini gördüm ve koşmaya başladım. Uraz durmalısın...
Araba hareket etmeye başlamıştı ama bir an bile hızımı kesmeden koşmaya devam ettim. Nefesim kesiliyordu, bacaklarıma kramp giriyordu ama şimdi Uraz'ın gitmesini engellemezsem bir daha onu bulamazdım, biliyordum.
Araba hızını arttırınca endişelenip daha hızlı koşayım derken ayaklarım birbirine takıldı ve sertçe yere düştüm. Bunun üzerine dayanamayıp ağlamaya başladım. Uraz gidemezsin... Lütfen geri dön...
Başımı kaldırıp uzaklaşan arabaya baktım ve dizlerimin üzerinde çöktüm. Ellerim öyle sert çarpmıştı ki yere, çoğu yerinde yara oluşmuş hatta kanamaya başlamıştı. Acısını hissetmiyordum yaşadığım şu acının yanında.
Ayağa kalkıp üstümü başımı silkeledim ve çaresizce kaldırım kenarına çöktüm. Gözyaşlarım durmuyordu. Canım çok acıyordu. Geçmişi hatırladıkça kendimi engelleyemiyor, hıçkırdıkça hıçkırıyordum. Kollarımı dizlerime dolayıp başımı da dayayınca bir çocuk gibi hüngür hüngür ağlamaya başladım. Allah'ım Sen bana mukayyet ol, kendimi kaybetmek istemiyorum...
"Eskiden de salaktın. Hâlâ da öylesin. Şu ellerinin haline bak! İclal sen benim başımın belası mısın acaba!?"
Başımı kaldırıp sesin sahibine baktım.
"Uraz..."
"Uraz ya! Tanımadığın, kalbini kırdığın hatta üzerinde takla attığın Uraz!"
Ayağa kalkıp haram olduğunu bile bile şeytan aldatmacası ile bunu göz ardı edip bir tokat attım suratına. Bundan çok pişman olacaktım sonra, biliyordum lakin şu an hem çok öfkeli hem de çok üzgündüm. Yakalarına yapışıp sarstıkça sarstım onu.
"Nerdeydin bunca zaman pislik herif! Senin için ne kadar endişelendiğimi biliyor musun! Öyle çekip gitmek kolay mı he! Sen bana rahmetli kardeşimin emanetiydin. Nasıl haber vermeden, hiçbir iz bırakmadan çekip gidersin! Önce kardeşim, sonra da sen gittin. Ben ne hale geldim biliyor musun! Aklımı kaçırmamak için zor durdum ayakta! Şimdi de aylardır yanımdaydın ve hiçbir şey söylemeden kendini sakladın. Neden Uraz neden! Neden böyle bir şey yaptın!"
"Ekin öldükten sonra buralar bana dar gelmeye başladı İclal. Ne yapabilirdim, boğulmak üzereydim."
"Haber vermek çok mu zordu ulan! Seni aramadığım yer kalmadı!"diye bağırdım.
"İclal bir sakin olursan her şeyi anlatacağım sana. Gidip bir yerlere oturalım ve sakince konuşalım. Söz veriyorum, her şeyi baştan anlatacağım."
"Anlatacaksın tabi ki! Bunu bana borçlusun Uraz bey! Neden gittiğini, haber vermediğini, nereye gidip bunca yıl ne yaptığını, sonra da aylardır yanı başımda olup kendini neden sakladığını, her şeyi anlatacaksın! Anlatmadan hiçbir yere gidemezsin! Bana çektirdiğin tüm acıların sebebini açıklayacaksın alçak adam açıklayacaksın!"diye tekrar bağırdım öfkeyle.
Öylece yüzüme bakıyordu. Bense sadece ağlıyordum. Hem sinirden hem onu yıllar sonra bulduğumdan hem de çok kırgın olduğumdan. Birçok duyguyu bu gece Uraz yüzünden bir arada yaşıyordum. Ve umarım iyi bir sebebi vardı. Yoksa elimden çekeceği vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELAH
Teen Fictionİclal Ilgın, üniversiteden yeni mezun olmuştur ve Kayseri'ye sağlıkçı olarak atanır. Gittiği şehri tanımadığı için bir süreliğine ev arayışına çıkar. Sonunda bulduğunda ise beklemediği bir sürpriz ile karşı karşıya kalır. Özel bir numara sürekli ken...