Bölüm 31: Kapanan ve Açılan Defterler

232 12 13
                                    



Keyifli okumalar...



Onun bakış açından sekiz yıl bitti, benim sessiz gözyaşlarım bitmedi. İnsanın geçmişinin, kendine sakladıklarının, kapanmayan yaralarının, korkularının iradeyi nasıl bir kafese hapsettiğini ve davranışlara nasıl yön verdiğini anladım. Ve bir kez daha farkına vardım ki bilmekle anlamak aynı şey değilmiş.

Yatağımın üzerinde dağılmış halde duran defterleri, not kâğıtlarını, fotoğrafları bir araya topladım. Onun çöpe atmak istediklerini ben temiz bir kutuya özenle yerleştirdim, dolabımın içine sakladım.

Dışarıda hava çoktan aydınlanmıştı. Sessiz adımlarla odamdan çıkıp banyoya geçtim, elimi yüzümü yıkayıp odama geri döndüm. Gözyaşlarımın damladığı, daha sonra da banyoda yüzümü bol su çarparak yıkadığım için iyice ıslanmış üzerimdeki kıyafetleri değiştirdim. Gözlerim kızarmıştı. Belki gözlerimdeki kızarıklık azalır diye biraz uyumayı denedim, olmadı. Yatakta döndüm durdum da tek bir an için bile uykuya dalamadım.

Kahvaltıyı hazırlarken Melih mesaj attı. Kahvaltıyı dışarıda yapalım mı diye sordu ama kabul edemedim. O günlüğü okuduğumu ona söylemem gerekiyordu fakat buna hazır hissetmiyordum. Evde misafirlerin olması işime geldi, onları bahane ettim. Onun da zaten yapması gereken işler vardı. Dedesinin senesi için hazırlık yapmaları gerekiyordu.

Kahvaltıda boş çatalla oynayıp durdum. Kalabalık sofrada benim durgunluğum göze batmadı. Saatlerim o misafir kalabalığının içinde geçti. Ama belli bir zamandan sonra uykusuzluğun da etkisiyle evdeki gürültü bana fazla gelmeye başladı, sessizlik istedim. Biraz hava almak en doğrusuydu. Sahile gidip sahil boyunca yürümeye başladım. Yarım saatten fazladır yürüyordum ki dalgalı deniz üzerindeki bakışlarımı önüme çevirmemle duraksadım.

O gudubet kadın sevimsiz bakışlarıyla karşımda dikiliyordu. Onunla muhatap olacak, zırvalamalarını dinleyecek halim yoktu. Kadında bu yüzsüzlük ve arsızlık olduktan sonra diyalog kurmak için uğraşmaya bile gerek yoktu. Hatalarını kabul etmeyeceği gibi üste çıkma çabalarıyla sadece sinirlerimi bozacaktı.

Ona olan boş bakışlarımdan etkilenmeden, ''Gökte ararken yerde buldum seni. Sonunda etrafındaki o koruma çemberinden çıkabilmişsin.'' dedi iğneli ses tonlamasıyla.

Cevap verme gereği duymadım. Yanından geçip gidecekken kolumdan yakaladı. Kolumu öyle bir kavramıştı ki canım yanmıştı. Bu davranışı sonucu boş bakışlarıma öfke yerleşmeye başladı, yaptıkları bir bir zihnime doluşmaya başladı yine. Sertçe çektim kolumu. Dalgınlığımdan çekip çıkarmıştı beni.

''Ne yaptığını sanıyorsun sen?'' dedim sesimi yükselterek. ''Ne bu hakla bana dokunursun?''

Güldü. İçinin çirkinliği o gülüşle yüzünde toplandı sanki. ''Kayınvalidene selam vermeden nereye gidiyorsun güzel gelinim?'' dedi aynı sinir bozucu gülüşle yüzüme bakarken.

''Sen benim kayınvalidem falan değilsin.'' dedim kaşlarımı kaldırarak. ''Olamazsın da. Senin kayınvalide olman için önce oğluna anne olman gerekiyordu. Ama geç kaldın. Her şeye çok geç kaldın. Senin yaptıklarının artık kimsede bir geri dönüşü yok.''

Daha ilk cümlemden sonra bakışlarını denize çevirdi, göz temasımızı bozdu. Onun için önemsiz bir şey söylüyormuşum gibi umursamaz bir ifade takındı. Sustuğum zaman küçümser gibi baktı bana. ''Bir senin anneliğimi sorgulaman eksikti.'' dedi mırıldanır gibi. Rahatsız edici bakışlarını gözlerimden çekmeden devam etti. ''Ayrıca bu hikâyenin tek suçlusu ben değilim. Sadece eylemlerim bazen istemediğim sonuçlara yol açtı ama benim tek amacım kendimi korumaktı. Tek istediğim kocamın yanımda kalmasıydı. Yaptığım her şeyi kendi mutluluğum için yaptım. Herkesten önce kendi mutluluğumu düşünmek benim en doğal hakkım!''

KÜLDEN YANAN ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin