Olabilir miydi gerçekten? Olamazdı, olmamalıydı.
Yerde öylece ne kadar oturduk bilmiyorum kolumdan tutup beni ayağa kaldırmasıyla kendime geldim.
"Hadi gidiyoruz artık."Dakikalardır tutmaya çalıştığım gözyaşlarım sanki bu anı bekliyormuş gibi akmaya başladı.
"Ben ölmek istemiyorum," dedim başımı iki yana defalarca sallayarak.
"Ölmeyeceksin," dedi yatıştırıcı olmaya çalışan bir ses tonuyla. "Olmayacak öyle bir şey tamam mı? Çıkar bunu aklından."Beni çekip bu defa yolcu koltuğuna oturttu. Torpidodan çıkarttığı peçeteyi bana uzattı. "Ağlama."
Peçeteyi elinden alırken bende deniyordum ağlamamayı ama maalesef olmuyordu.
Kapıyı kapatıp öbür tarafa dolandı ve direksiyon başına geçti.
"Kasım ayındayız," dedim kısık bir sesle.
"En fazla Aralık 2021'e kadar vaktimiz var. Yani ortalama bir yıl. Tabi ocak ayına girer girmez de ölebiliriz."
"Keser misin şunu?" dedi sesini yükselterek. "Ayrıca zırlamayı da bırak."
"Sana ne benim ağlamamdan? Hesap yapmaya çalışıyorum şurada."
"Evet, öleceğin zamanın hesabı. Ne kadar güzel! Ya nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Belki başka biri?"
"O zaman neden bizimle uğraşıyor?""Diğer tarihlerde ölen insanlarla da mı böyle tek tek uğraştı? Hepsini toplasan bin tane insan vardır. Böyle bize yaptığı gibi hepsine tek tek musallat mı olmuştur sence?"
Söyledikleri hem mantıklıydı hem de mantıksız.
"Peki bize neden yapıyor? Başka bir derdi mi var? Yani biz ona ne yapmış olabiliriz ki?"
Elini direksiyona vurdu. "Bilmiyorum."
Nasıl bi şeyin içine düşmüştük biz böyle?Yol boyunca bir çıkış kapısı düşündüm. Ama her kapı kapalıydı. Belki derdinin ne olduğunu çözebilsem bir çare de bulabilirdim ama tek bir şey bile bilmiyordum.
Eve vardığımızda gözümün önüne dün yaşananlar geldi. Birkaç ay öncesine kadar sadece dizilerde gördüğüm şeyler şimdi başıma geliyordu. Hayatım artık kontrolümden çıkmıştı ve ben düzeltmek için hiçbir şey yapmıyordum."İnmeyi düşünüyor musun?"
Gelen sesle düşüncelerimden sıyrıldım. Kapımı açmış ve başımda dikiliyordu.
"Eğer dünkü şeyler yine olur diye korkuyorsan emin ol bir daha asla tekrarı olmayacak."
"Yok dalmışım sadece," dedim ve indim arabadan.
Bahçe kapısından içeri korkarak girdim. En son aklımda kalan hali pekte iç açıcı değildi çünkü. Ama neyse ki dünkü gibi bir mezarlığı andırmıyordu.
Evin içi de aynı şekilde temizdi.
Kendimi direkt odama attım. Burası da dün epey dağınıktı. Ama şuan gayet derli toplu duruyordu. Sanırım Pars hallettirmişti.Sakin kalmaya çalışarak banyoya girdim ve kısa bir duş aldım. Normalde moralim bozuk olduğu zamanlarda daha çok oyalanırdım duşta ama şuan her an o hayalet gelebilirdi ve bunun ben banyodayken olması istediğim en son şey bile değildi. Duşakabinden çıkıp odaya geçtim ve üzerimi giyindim. Saçımı kurutmak için tekrar banyoya geçtiğimde kapım tıklandı.
"Gir."Makineyi kapattım ve lavabonun kenarına bıraktım. Pars içeri girip kapıyı tekrar kapattı. Saçındaki hafif ıslaklığa bakılırsa o da duş almıştı.
"Ben şimdi mutfağa geçiyorum, özel olarak istediğin bir yemek var mıydı diye soracaktım."
Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Sen ve yemek yapmak? Zehirlenmeyelim sonra?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİZA
ParanormalKaranlık bir yol vardı önümde. Bir adım atsam ben ölecektim. Geri dönüp gitsem ise o. Öyle bir zaman gelecekti ki seçim yapma hakkı bana düşmeyecekti. Bu bir mecburiyet olacaktı. Ve o zaman geldi. Bir adım attım karanlığa doğru. O adımları ikinci ve...