Bir bir akıp gidiyordu günler. Her gün biraz daha yaklaşıyordum ölüme. Tutamıyordum zamanı.
Olabildiğince kıymetini bilmeye çalışıyorum günlerimin. Hatta saatlerin, dakikaların.
O gecenin üzerinden birkaç gün geçmişti. Pars'la pek konuşmuyorduk. Konuşmak istemiyordum. Bir yandan da pişman oluyordum. Ya onunla geçirdiğim son anımsa diye. Sanırım ona dargınken ölmek isteyeceğim en son şey bile değildi.
Ama o halinden memnun görünüyordu. Benimle konuşmak için herhangi bir çabaya girmemişti.
Aynı evde yaşayan iki yabancı gibiydik şu aralar.Bunca olumsuz şeyin arasında güzel şeyler de oluyordu bazen.
İkimiz de şirketten istifa ettikten sonra kendimi eve tıkılmış gibi hissediyorum. Bu yüzden de kendime yeni uğraşlar arama çabasındaydım.Pars'la konuşmadığımız süre zarfında yeni kararlar almıştım. Kimsesiz çocuklara destek amaçlı dernek benzeri bir yer açmayı düşünüyordum. Ölmeden önce bi şeylere faydam dokunsun istiyordum.
Şimdiden işleri yürütebileceğim mekanlar bakmaya başlamıştım. Tabi bir de orada çalışacak insanlara ihtiyacım vardı. Bu konuda da Pars'tan yardım isteyecektim. Ve Pars'ın bunların hiçbirini bilmiyor olmasından başka da sorunum yoktu.
Balkondaki masada bu işle ilgili şeylerle uğraşırken Pars geldi. Olabildiğince ona bakmamaya çalışarak bilgisayara odaklandım.
"Hadi kalk gidiyoruz," dedi birden bire.
"Nereye gidiyoruz?" dedim göz ucuyla ona bakarak.
"Sürpriz.""Sen istediğin yere git, ben gelmiyorum."
Günlerce haksız olduğu halde yüzüme bakmayan oydu. Şimdi hemen yumuşayacak değildim."Efla hadi inat etme. Sürpriz diyorum bak, seninle ilgili."
Bahsettiği şeyi zerre kadar merak etmiyordum.
"İstemiyorum diyorum, zorlama."Birkaç adımda yanıma yaklaştı.
"Kendin mi kalkarsın yoksa zorla mı götüreyim?"
"Kalkmıyorum," dedim kollarımı göğsümün altında birleştirip."Peki," dedi ve tek hamlede beni oturduğum yerden kucağına aldı.
"Ya Pars ne yapıyorsun? İndir beni!""Ben sana güzellikle söyledim kendin istemedin."
Ben çırpınırken o çoktan beni içeriye kadar götürmüştü.
"Tamam geleceğim, indir beni."
"Söz mü?"
"Söz, indir hadi."
Yavaşça koltuğun üstüne bıraktı beni."Bari biraz bekle de üzerimi değiştireyim."
"Yok yok böyle iyi, zaten bizden başka kimse olmayacak."
İtirazlarımı dinlemeyip zorla arabaya bindirdi beni.
Nereye gidiyorduk ki?Bu soruyu ona da sormuştum ama cevap vermiyordu.
"Bari ip ucu ver," dedim bıkkınlıkla.
"Gidince görürsün."
"Sağol çok açıklayıcı oldu."Etraftaki tabelalara bakıyordum bir yandan da. Orman yoluna sapmıştık.
Seni ıssız bir yere götürüp cesedini yok edecek diyen iç sesime göz devirip Pars'a döndüm.
"Ya hadi lütfen söyle."
"Biraz daha sabret az kaldı."Ona sormayı bırakıp camdan dışarıyı seyretmeye devam ettim. Sanki tanıdık gelmeye başlamıştı. Daha önce gelmiş miydim acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİZA
ParanormalKaranlık bir yol vardı önümde. Bir adım atsam ben ölecektim. Geri dönüp gitsem ise o. Öyle bir zaman gelecekti ki seçim yapma hakkı bana düşmeyecekti. Bu bir mecburiyet olacaktı. Ve o zaman geldi. Bir adım attım karanlığa doğru. O adımları ikinci ve...