*Bırak dünya yansın,
Sen iyi ki varsın...*Kalbim sıkışıyor, nefesim daralıyordu. Normal miydi?
Korkuyordum, ellerim titriyordu, terliyordum. Peki bu normal miydi?"Nasıl olur bu?" dedim cılız bir sesle.
"Bakın bunu yapanlar her an buraya da saldırabilir. O yüzden burada kalmanız güvenli değil, benimle gelin lütfen ve bana güvenin."
Dediğini yaparak montumu giyindim ve evden çıktım.Kapının önünde hazır bir şekilde bekleyen arabaya bindik ve hızla arabayı çalıştırdı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum adrenalin duygumu bastırmaya çalışarak.
"Pars Bey'in dağ evine.""Hastaneye gitsek olmaz mı?"
"Efla Hanım..." İtiraz edeceğini anlayarak lafını kestim.
"Bakın Umut Bey, biraz önce güvenli bir yere gitmemiz gerektiğini söylediniz. Hastahane güvenli değil mi? Gelip orayı da tarayacak halleri yok herhalde."Sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi.
"Öncelikle bana 'bey' diye hitap etmenize gerek yok. İkinci olarak sizi tehlikeye atamam ve bana verilen emirlere uymak zorundayım."
"Peki Umut," dedim ilk söylediğine cevap olarak. "Hastaneye gidelim ben bir Pars'ı göreyim sonra oradaki duruma göre karar veririz, anlaştık mı? Hem sende yanımda durursun."
Kısa bir an düşündü ve "Tamam anlaştık," dedi.Aldığım olumlu cevap karşısında arkama yaslandım ve yolculuğun bir an önce bitmesini diledim.
Araba özel bir hastanenin önünde durduğunda hızlıca indim. Umut'da inince birlikte hastaneye girdik. Danışma bölümüne gidip Pars'ın oda numarasını sordum ve vakit kaybetmeden bulunduğu yere gittim.
Camdan gördüğüm kadarıyla içerde bir doktor vardı, içeri girmeden çıkmasını bekledim.
Sedyenin başındaki makinelerden bir şeylere basıp elindeki dosyalara notlar aldıktan sonra çıktı odadan. Bizi görünce başıyla hafifçe selam verdi.
"Doktor Hanım, durumu nasıl?"
"Hastanın nesi oluyorsunuz?"
Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Doktor yüzüme bir cevap beklercesine bakarken kendimi toparlayıp "Eşiyim," dedim."Kaza esnasında başına darbe almış. Bu yüzden gözlem amaçlı bir gece burada tutacağız. Yarın yine tahlilleri yapıp son kararı veririz."
Geçmiş olsun dileklerini iletip yanımızdan ayrıldı.Umut olduğu yerde beklemeye devam ederken ben tereddütle odanın kapısını açtım ve içeri girdim. Bilinci açıktı bu yüzden direkt göz göze geldik.
"Efla?" dedi sorarcasına. "Ne işin var senin burada?" Sesi kısık çıkıyordu.
"Eğer istiyorsan gideyim."
"Yok o anlamda söylemedim."Alnının kenarında beyaz bir bant vardı ve yaraları belli oluyordu. Aynı şekilde kolunda da bir sargı vardı.
Yanına otururken "İyi misin?" diye sordum. Başını sallamakla yetindi.
"Umut mu getirdi seni buraya?"
"Evet de şimdi sen boşver bunları. Nasıl oldu onu anlat."
"Kaza işte."
"Sadece kaza mı? Tuzak kurmuş olmasınlar."Gözlerini sıkıca yumdu ve sonra geri açtı.
"O piç ağzını kapalı tutamadı söyledi değil mi?"
"Küfür etme be adama, onun ne suçu var?"
"Bak buradan gitmen lazım tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİZA
ParanormalKaranlık bir yol vardı önümde. Bir adım atsam ben ölecektim. Geri dönüp gitsem ise o. Öyle bir zaman gelecekti ki seçim yapma hakkı bana düşmeyecekti. Bu bir mecburiyet olacaktı. Ve o zaman geldi. Bir adım attım karanlığa doğru. O adımları ikinci ve...