Vee 20. bölüme gelmişiz. Ne çabuk geçmiş zaman.
Bu defa ben şarkı koymuyorum. Siz yoruma sevdiğiniz bir şarkı veya şarkı sözü bırakabilirsiniz.
Hazırsanız geçelim bölüme.
Ona tam olarak ne zaman aşık olduğumu bilmiyordum. Veya neyine aşık olduğumu. Belki gülüşüne, belki sesine belki de beni sevişine.
Hayatımın akış hızına yetişemiyordum. Sadece bir ay önce ona karşı saf bir nefret beslerken şimdi elleri ellerimdeydi.
Ben bir ara ona çok pis aşık olmuştum. Ne zaman olduğunu inanın bende bilmiyorum.
Israrlarım sonucu tam şuan devasa lunaparkın kapısından giriş yapıyorduk. Buraya neden gelmek istediğim hakkında pek bir fikrim yoktu. Onunla birlikte bir şeyler yapmak istiyordum. Lunapark çok saçma bir fikir olabilirdi ama içimden gelmişti bir kere...
Bir günlüğüne de olsa onunla birlikte çocukluğumuza dönebilirdik.Arabayı otoparka bırakıp yürümeye başladık. Girişe yakın bir yerlerde renkli renkli defter, kalem, nostaljik oyuncak arabalar, bebekler satan bir dükkan ilişti gözüme. Aklıma gelen şeyle Pars'a döndüm.
"Beni burada bekle, beş dakikaya dönüyorum."
Ellerimizi ayırıp dükkana doğru koştum. Arkamdan nereye gittiğimi sorduğunda sadece beklemesini söyledim.Dükkanın eskimiş kapısını itip içeri girdim. Kasadaki yaşlı adama başımla hafif bir selam verip raflara yöneldim.
Onca renkli defter arasından siyah bir tanesini aldım elime. Yine siyah olan bir kalemi de alıp kasaya gittim. Hızlıca parasını ödeyip çıktım dükkandan.
Pars hemen kapının önüne yaslanmış beni bekliyordu."Ne yapacaksın onlarla?" diye sordu gözleriyle elimdekileri işaret ederek.
"Sence?"
"Normal insanlar yazı yazmak için kullanır. Ama sen normal olmadığın için hiçbir fikrim yok."
"Aslında bende yazı yazmayı düşünmüştüm."
"Ne yazacaksın?"Koluna girip tekrar yürümeye başladım.
"Bu deftere yazdığımız her şeyi ölmeden önce gerçekleştireceğiz. Her gün sırayla olmak şartıyla bir isteğimizi yazacağız. Bugün ben doldurdum hakkımı. Yarın sen yazacaksın ve o şeyi gerçekleştireceğiz. Hiç oyalanmadan, ertelemeden. Sonra bir gün birimiz öldüğünde diğeri bu defteri okuyacak. O anıları tekrar yaşayacak.""Peki, tamam."
Gülümseyerek omzumdaki küçük sırt çantasının içine koydum.
"İlk olarak ne yapmak istersiniz küçük hanım?"
"Küçük hanım derken?"
"Küçük bir çocuktan farkın yok. O yüzden diyorum."
"Ne var bir günlüğüne çocuk olsak?"
"Tamam olduk işte. Şimdi soruyorum ne yapmak istersin diye.""Dönme dolap?"
"İstersen şeker de alayım sana."
"Olur."
"Sadece şaka yapmıştım."
İstemsizce gülmeye başladım.
"Olsun yine de alalım."
Kafasını iki yana sallayıp fazla uzakta sayılmayan pamuk şekercinin yanına gitti.Bende o gelene kadar dönme dolap için jeton aldım.
Elinde bir tane pamuk şekerle dönüp elime tutuşturdu.
"Kendine niye almadın?"
"Sevmiyorum çünkü."Omuz silkip elimle kopardığım bir parçayı ağzıma attım. Dönme dolap için sıraya geçtiğimizde kıyamayıp zorla bir parçada onun ağzına tıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİZA
ParanormalKaranlık bir yol vardı önümde. Bir adım atsam ben ölecektim. Geri dönüp gitsem ise o. Öyle bir zaman gelecekti ki seçim yapma hakkı bana düşmeyecekti. Bu bir mecburiyet olacaktı. Ve o zaman geldi. Bir adım attım karanlığa doğru. O adımları ikinci ve...