KAZANMAK İÇİN OYNA

13 0 0
                                    

Kara çitler ormanında genç bir kız yürürken ileride garip bir şey fark etti ve durakladı. Dikkatlice baktığında insan vücuduna sahip ama derisi olmayan, etleri çekilmiş, gözleri kan kırmızısı, kolları ve tırnakları uzun bir varlıktı. Bu öyle bir varlıktı ki sanki derisini yüzülüp etleri ve kasları kalmıştı. Kız korkudan donakaldi. Gördüğü varlık karşısında şaşırdıktan sonra kız koşmaya başladı. Ölü bir geyiği yiyen bu varlık kızı farketti ve kıza doğru bakarak ağzındaki salyaları ve uzun sivri dişlerini tiz bir şekilde bağırarak gösterdi. Kizı goren bu varlık kızın peşinden koşuyordu. Kiz yaşamak icin nefes nefese kalarak koşuyordu ancak varlık hızlıydı. Ellerindeki uzun tırnaklarını yere sürterek daha da hızlanıyordu. Kız en sonunda bir kayanın dibinde saklandı. Canavarın kulak tırmalayan sesini yakınında hissediyordu ancak kaçış yeri yoktu. Kız hızla atan kalbinin sesini duyarak dua etmeye başladı. Tanrısından yardım istedi. Bir süre sonra sesler kesildi, canavarin sesi yoktu. Kız sıkıca kapadığı gözlerini açtı. Etrafına baktı hiçbir şey göremedi. Derin nefesler aldı, kurtulduğunu sanarken arkasında büyük bir nefes hissetti, omzuna akan salyalar......

Sabahın ilk ışıklarında yola koyulan Elya ve Edgar Cam Nehir'de durdular. Cam Nehir, nehrinin suyunun ayna gibi parlak ve duru olmasıyla meşhurdu. Tertemiz bir suyu vardı. İkisi de nehrin suyundan bir yudum aldılar ve dinlemek üzerine oturdular. Elya adamı süzerek " Bir ailen ya da kardeşin yok mudur?." Adamın dudaklarında hafif bir gülümseme oluştu. Gözleri nehrin derinliklerine daldı ve cevap verdi. "Ne farkeder?"

"Hayatın boyunca böyle kaba birisi miydin?" Ormanın içinden gelen ayak sesleri sohbeti böldü. İkisi de hemen panikle ayağa kalktı. Edgar kızı arkasına alıp elini belindeki bıçağın üstüne doğru götürdü. İleriden elinde boş bir kova olan orta yaşlı bir adam göründü. Yabancı adam önündeki iri ve uzun Edgar'ı görünce irkildi ve elindeki kovayı bırakarak diz çöküp ellerini birleştirdi.

" Ne olur bana zarar vermeyin efendim sadece su almaya geldim üzerimde hiçbir değerde bir şey yok sadece bir çiftçiyim."

Edgar'ın arkasında saklanan Elya'yı gördükten sonra şaşkına dönen adam başını ağlayarak yere doğru çevirdi. Elya adama baktı, oldukça zavallı görünüyordu. "Merak etme sana zarar vermeyeceğiz. İstediğini alıp gidebilirsin." Edgar Elya sözünü bitirir bitirmez lafa atladı. " Elbette ki sana zarar vermeyeceğiz ancak bize yiyecek bulabilirsen." " Bulurum efendim, evimde biraz patates ve buğday var eğer bana eşlik ederseniz size sıcak bir yemek yapabilirim." Edgar Elya'ya bakarak kabul ederek başını salladı. Adamla birlikte ilerlemeye başladılar.

Windlake Lordlari Banka'ya ait olmak için çoktan yarışmaya başlamışlardı. Lord Tegwen Harold bankaya sahip olmak için hanesinin adaylığını koymuştu ancak rakipleri güçlüydü. Burns ve Bailey hanesi var oldukça kazanamayacağını biliyordu. Bunun için aklında elbette planları vardı. Altmış yaşlarında olabilirdi ancak çok zeki adamdı. Harold hanesi Castillo kalesinin sahipleriydi. Burns ailesiyle birlikte Helton hanesinin sancaktarlarıydı. Lord Burns'den pek hoşlanmazdı ama ona karşı her zaman nazikti çünkü Burns onlara her zaman destek sağlayan bir haneydi. Burns'ler daha güçlü bir haneydi bu yuzden Lord Harold bankaya sahip olmak istiyordu. Böylece en zengin ve en güçlü bir hane olacaktı. Lord Harold kendi zevkleri ya da eğlencesi için zalimlik yapmazdı ancak hanesi söz konusuyken her zaman zalimlikler yapabilirdi. Hanesine ve ne kadar belli etmese de iki oğluna ve bir kızına oldukça bağlıydı. Lord Harold'un oğullarından en büyüğü Greg Harold,başına buyruk, özgüvenli, küstah biriydi. En sevdiği şeyler arasında kızlar, eğlence ve kardeşleri vardi. Kizlarda Greg Harold'a bayılır mavi gözlerinin okyanuslara benzediğini söylerdi. Kardeşi Leon Harold sessiz, soğuk, sakindi. Beyefendiydi ancak abisine bakarak sakin birisiydi bu yüzden kızlarla da pek arası olmazdı. O sanat seven birisiydi. Resmi çok iyi çiziyor ve mimari tasarimlara hayranlık duyuyordu. İlerde bir sanatçı olmak istiyordu ancak babasının asla buna izin vermeyeceğini biliyordu. Harold Lordlari kendi aralarında bankaya nasıl sahip olacaklarını konuşuyordu. Lord Harold oğullarına baktı " Her haneye yemin etmiş bir Ulu Bilge var ancak Büyük Meclisin Ulu bilgeleri bağımsız hiçbir haneye hizmet etmiyor belki de bize ederler" diyerek hafifçe gülümsedi. Leon bu duruma pek memnun kalmamıştı " Yani rüşvet vermekten bahsediyorsun öyle mi? Peki bunu yaparsak eğer adilce savaşmış olmayız hile yapmak hanemize ne kadar yakışabilir?".

" Bazen iyi şeylerin olması için kötü şeyler yapmak gerekir." Dedi Lord Tegwen. Her ne kadar adil olmasa da oğulları bu düşünceyi kabul ettiler.

Harold kardeşler meclisin olduğu yere doğru atlarını sürdüler. Greg Harold, Baş Ulu Bilge ile görüşmek istediğini söyledi. Greg ve Leon Ulu Bilge'yi beklerken kapı açıldı, genç ve bir o kadar da güzel olan bir kız kapıyı açtı. Greg Harold gördüğü güzelliğin karşısında oldukça etkilenmiş duruyordu. Kız başını yerden kaldırmasa da gözlerindeki o güzelliği görmüştü. Bir süre kıza odaklanan Greg, Leon'un sesiyle irkildi.

"Baş Ulu Bilge bizi bekliyormuş duymuyor musun?. "

Bir anda afallayan Lord, " E-evet girelim o zaman." diyip yürümeye başladı. Oturduğu masada işini yapan Ulu Bilge'yi gördüler. Ulu Bilge Leon'u çok severdi çünkü Leon bilgili ve bilinçli bir çocuktu. Onun tek derdi savaşmak değildi, okumak ve sanat onun için önemliydi. Bu yüzden Leon'u her zaman seven Ulu Bilge onu görür görmez gülümseyip kollarını açtı ve Leon'a doğru yürüdü. "Leon seni gördüğüme çok sevindim. Ne zamandır kütüphaneye kitap almaya gelmiyorsun. Ne oldu bir problem mi var?."

" Aslında bu sefer kitap almaya gelmedim, Bilge Baol. Sizden yardım istemeye geldim. "

Baol görmezlikten geldiği Greg'e bakarak "Anlamıştım yoksa buraya her zaman tek uğrarsın." diyip yerine oturdu.

Leon ilerleyerek " Bilge Baol lütfen bize yardımcı olun. Bankanin sahibi bizim olmamız gerekiyor. Burns ya da Bailey olursa tekrardan bir şansımız olmaz bu bizim son şansımız."

Bilge Leon'un bu isteği karşısında şaşırmıştı. "Ne demek istiyorsun Leon! Benden hile yapmamı tavsiye edersiniz? Hayatım boyunca bir kez bile bahşiş almadım ben sadece adaletle yürüttüm işimi şimdi nasıl olur da benden bunu istersin. Hemde sen! Bilgili, saygılı, adalete ve dürüstlüğe önem veren insandın ne oldu sana?"

"Bilge Baol yardım etmeniz gerek hanemin size ihtiyacı var. Burns'lerin tek bildiği şey yakıp yıkmak, Bailey ve Kane hanelerinin ise gururlarindan ne kadar savaşlar yaşadığımızı biliyoruz ancak eğer bizim hanemiz güçlenirse bir gün o hanenin başına ben geçeceğim ve benim bilgeliğimle yönetilecek. Siz ölene kadar benim yanımda olacaksınız benden sonra en güçlü adam siz olacaksınız.Windlake de ki her şey benim hükmüm ile yapılacak, bana sormadan kimse nefes alamayacak. Siz beni babamdan çok sevdiniz kendinizin yetiştirdiği, bildiğiniz, tanıdığınız ve Windlake'i daha güzel yerlere getirebilecek birini mi tercih edersiniz yoksa tekrardan savaşlar açıp sadece kan döken birilerini mi?"

Kardeşinin bu konuşmasından etkilenen ancak cümlelerini kurarken olan gerçekçiliğinden korkan Greg kardeşine tuhaf bir şaşırtıcı bakış attı. Ancak nasıl bakacağını şaşırdı. Kendinden emin oluşundan dolayı gurur mu duymalıydı yoksa küçük kardeşinin gözlerinde gördüğü kibrin gerçek olup olmadığına karar verememesinden mi korkmaliydi.....

KILIÇLARIN YÜZÜ 1.KİTAP KIZILIN RESMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin