HÜKÜMDAR

14 0 0
                                    

Krallık topraklarına güneşin vurduğu bir vakitti. Kral tahtında otururken halkın sorunlarını dinliyordu. Karakteristik ve sivri yüz hatları, uzun boyu, geniş omuzlu, kalın sesli, sert bakışlı birisiydi. Güneşten sarı saçları ve sakalları vardı. Çukur şeklindeki gözleri zümrüt kadar parlak ve can alıcı yeşillikteydi. Uzun sırma saçlarıyla kusursuzdu. Krallığı boyunca ona "Gölge Kral" denirdi. Ona bu lakabın verilmesinin sebebi uzun boylu oluşunun arkasında bıraktığı o kusursuz gölgesi ve katı, disiplinli oluşuydu. Asla acımasız ve zalim birisi değildi. Ancak fazlasıyla kuralcı olması etrafındaki insanları sıkıyordu. Büyük oğluyla pek geçinemezdi, her zaman asiydi ve kral onda hep kendi küçüklüğünü gördüğünü söylerdi. Büyük oğlunun babasına olan saygısızlığı yüzünden çocuklarını ayırırdı. Hatta "Küçük Richard" adıyla seslenilen sonuncu oğlunun ilk olmasını dilerdi. Çünkü Küçük Richard terbiyeli, başarılı ancak duygusal birisiydi.

Kralın karşısına bir arpa ve mısır çalan suçlu geldi. Kral gözlerini ayırmadan dikkatli bir şekilde onu dinledi. Çiftçinin, köylüye suçlayıcı ve aşağılayıcı şekilde bağırması kulağını tırmalamaştı. Adamın sesine son vermek için ayağa kalktı tüm salon sessizliğe büründü, kimse nefes dahi almadı. "Yani suçunuzu kabul ediyor musunuz?" Keskin ve delici bakışları adama bir ok gibi saplandı.

" Majesteleri, size yemin ederim ki çocuklarım aç, karım hasta. Onları alacak gücüm yoktu. Çocuklarımın açlıktan ölmesine izin veremem." Adam çaresizdi, çok çaresiz... Başını bir an olsun dik tutamadı.

Kral düşündü. Adam kötü biri değildi ancak her suçun, her kötülüğün bir karşılığı olmalıydı.

"İyi biri olmanız yaptığınız şeyin kötülüğünün sonucunu değiştirmez. Hırsızlığın cezasını biliyorsunuzdur. Yarın hırsızlığınıza bedel olarak üç parmağınızı kaybedeceksiniz. Ailenize de ömürlerinin son gününe yetecek kadar sikke ve tahıl verilecek." Kendinden emin bir şekilde muhafızlarına bakarak.

" Şimdi zindanlara götürün." Diye emir verdi.

Adam üzülmüştü ancak sesini çıkartmadı çünkü kralı sözünün eri birisiydi ve ailesi ömür boyu rahat olacaktı.

Kralın yanına kral sözcüsü olan Riddian geldi. Etrafina göz gezdirdi ve sessizce krala " Size haber vermem gereken önemli bir konu var. Halk açlıktan yana şikayetçi. Tarımın yetersizliği bizi isyancılara sürüklüyor. Hastalık yayılıyor, halk arasında hastalığa sizin hanedanlığınızın ismi veriliyor. Desmond salgını. Halka ilaç için dağıttığımız sikkelerin hepsini isyancılar yağmaliyor. İlaç almak yerine silahlanıyorlar."

Bu durum Kralın gözlerinde öfkeye sebep oldu. Gözleri bir alev gibiydi ancak yine de sakinliğini korudu çünkü o bir asildi. Gür sesiyle " O halde bana bunu yapan herkesi karşıma getirin."

Kral sözcüsü belini kırıp kafasını eğdi ve salondan ayrıldı.

Elbette en korktukları Kral William Desmond değildi. Ondan daha korkunçları var olmuştu. Babası " Kızıl ya da Kazıklı Kral" döneminin en korkunç krallarından biri olmuştu. Tüm düşmanlarını, halkını diri diri yakar ve kazıklara oturturdu. Her yıl festival yapardı ve bu festivalde insanları bir çukura atar ve orada kendisinin beslediği Smilodon'a yem ederdi. Şuan bile insanlar Kızıl Kralın ismini dahi ağızlarına almaz. İsmini duyan herkesin kemiklerine kadar titremesine sebep olurdu. Hatta Kızıl Kral isyancılar tarafından öldürüldüğünde kimse inanmadığı için, isyancılar kanlı bedenini sarayın en tepesine asmıştı. O öldükten sonra halkın bir kısmı şuan bile öldüğüne inanmiyor, bedeni asılan kişi kanlı ve tanınamaz şekilde olduğu için bir taklit olduğuna inaniyor ve Kızıl Kralın bir gün gelip intikam alacağını ve o günün bir kıyamet günü olacağını düşünüyorlardı. Kimisi de ruhunun hala sarayda dolaştığını, sarayda hala onun seslerini duyduğunu ve geceleri beslediği ve sevdiği tek şey olan Smilodon'un içine girip insanları hala parçaladığını düşünüyordu. Elbette ki bunlar bir hurafe ya da hikayeydi. Ancak bilinen tek şey vardı ki bu ismin onlara delicesine korku verdiğiydi.

Kral her zaman babasına karşı asiydi, tıpkı büyük oğlunun ona olduğu gibi ancak büyük oğluna kızması, kendisinin bu asiliği hak etmediğini düşünmesinden dolayıydı. Kralın babası her zaman nefret dolu bir adamdı. Hayatında kimseyi sevmezdi. Suçsuz ve masum insanları zevk için öldürmesini oğullarına emrederdi, emirleri yerine gelmeyince onları hep cezalandırırdı. Annesinin hasta düşüp ölmesinde bile babasını suçlardı. Çünkü o her zaman gözünü hırs ve kan bürümüş, korkunç adamdı.

Yemek için toplandıklarında Gri Tanrı'ya dua ettiler. " Gelmiş geçmiş tüm Tanrılara. Bize verdiğin tüm nimetler adına sana şükrediyoruz. Yüce Mosswood'un Tanrısı."

Dış görünüş olarak babasına benzeyen Reginald'in tek farkı güneş rengi saçlarının bukleleri ve gözlerinin denizler kadar olan maviliğiydi.

Reginald kendini beğenmiş bir şekilde gülümseyerek babasına döndü " Bugün karnını doyurmak ve ailesine bakmakta olan bir adamın parmaklarını kaybetmesine sebep olduğunuzu duydum. Ne kadar zalimce...." Annesine bakti ve babasıyla dalga geçer gibi gülerek " Ama biz buna ne diyorduk güzel anneciğim? Adalet. Adama bir tahıl ve sikke vermek yerine ceza veririz çünkü yapılan kötülüklerin hepsinin bir sonucu vardır. Tıpkı bir Kızıl Kral kuralı. "

Küçük Richard onu uyardı "Babamla doğru konuşmalısınız. O bir Kral ve siz onun varisi olsanız bile sözlerinize dikkat etmelisiniz."

Kral araya girdi " Asla babam gibi değilim. Masumlari öldürmüyorum fakat onu tanımış olsaydın o ipte sallananlardan biri de sen olurdun. Gerçi ipte sallanmak Kızıl Kral'ın pek tercih ettiği ölüm değil, onun için basit ve zevk vermez. Belki de derini canlı canlı sülüklere yedirirdi?."

Kraliçe dik bir sesle ikisine baktı " Bu kadarı yeterli. Çocuğu korkutmana hakkın yok. Özellikle ilk varisimizi. Senin de kralla böyle konuşmaya hakkın yok, ilk varis olsan bile."

Kral mendille nazikçe ağzını sildi ve hiçbir şey konuşmadan masadan kalktı. Reginald yine küstahça konuşmaya başladı. " Ondan nefret ediyorum! O berbat bir Kral. Asla benim kadar güçlü olamayacak."

KILIÇLARIN YÜZÜ 1.KİTAP KIZILIN RESMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin