Lucas ve Victor Kane akşam yemekleri için dualarına başladılar. " Kutsanmış Tanrı senin merhametine sığınıyorum. Sana tüm kalbimle inanıyorum, şefkatini esirgeme. Bizi harika eserlerinle yücelt, zaferle sevindir. Kutsanmış görkemli ve kutsal adın: senin adın herşeyden yücedir. Ey göklerin tanrısı bize yol goster. Lütfen yaşamıma gel ve günahlarımı affet, öyle ki şimdi yeni yaşama sahip olabileyim ve bir gün sonsuza dek Seninle birlikte olmak için gidebileyim. Sana itaat edebilmem ve Senin için yaşayabilmem için bana yardım et. Amin." Yemeklerine başladılar. " Artik savaslara bir son vermek gerekir." Dedi Lucas çorbasını içerken. Babasi Lucas'in bu cümlesine anlam veremedi.
- Sen ne olduğunu sanıyorsun Lucas? Sen son versen etrafindakiler sana saldırır. Bir ülkenin Lordu olmak kolay değildir. Zaman alacak biliyorum fakat bunları öğrenmek zorundasın çünkü gün gelecek sende bunları çocuğuna öğreteceksin. Kazanılan bir altının bulunan beş altından daha değerli olduğunu öğret... Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı... Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu eğer yapabilirsen. Sessiz kahkahaların gizemini öğret ona... Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını. Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret... Fakat ona sessiz zamanlar da tanı; Gökyüzündeki kuşların, güneşin altındaki arıların Ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin edebi gizemini düşünebileceği... Hayatta hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona... Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi... Tüm insanları dinlemesini öğret ona, Fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini Ve sadece iyi olanlarını almasını da öğret Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, Fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret... Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona... Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa, dimdik dikilip savaşmayı öğret. Dedi Lord Victor. Lucas babasına doğru sarıldı elbette babası haklıydı sonuçta toprak sahibi olmak demek kanli bir savasin içine mutlaka dahil olmak demektir. "Hiçbir toprak çiçeklerle alınmaz kılıçlarla, kanla alınır "diye ekledi babasının cumlelerine.Ardından Lord Victor'a bir mektup geldi. Mektupta Lord Robin'in ordusunun ilerlediği en yakın zamanda Harold'un ordusuna ulaşacağı yazıyordu. Victor Kane hemen hazırlıkların hızlandırılmasıni söyledi.
"Ölüm çok korkunç bir şey değil mi Rimon?" Dedi Richard. Rimon durup dururken böyle bir anlamsız soruya şaşırdı. " Nereden çıktı bu?" Diye tepki verdi.
- Yalnızlıktan korkuyorum, bu koca dünyada tek başıma kalmaktan korkuyorum, şu kocaman dünyada ailem diyebileceğiniz insanlar yoklar, ölmüşler ve tek başınasın. Bu, çok karanlık bir gerçek değil mi? Annemin, babamın, kardeşimin hepsinin ölüp de dünyada bir kendimin kaldığını hayal edince çok acıdı içim. Mezarımı düşündüm. Ailem olmasa da ziyaretlerinden dolayı teşekkür edeceğim hanımefendiler, beyefendiler olur mu diye düşündüm. Aksi bir durum korkuttu beni.Dedi üzüntülü bir sesle Richard. Rimon arkadaşının üzüntüsünü anlamıştı, taht uğruna neler yaşandığını, kimlerin öldüğünü biliyordu buna rağmen Richard'i biraz güldürme uğruna esprili bir cevap verdi:
- Merak etme senden sonra ölecek olursam senin mezarını ziyarete geleceğim. Korkmamaya, unutmamaya çalışacağım. Dedi Rimon.
Rimon başardı, arkadaşının yüzünde küçükte olsa bir tebessüm yaratmayı başardı. " Babam hep ölü deyip de susmamak gerek. Biz onları göremiyoruz, bilemiyoruz ama onlar görüyorlar, hissediyorlar, biliyorlar dış dünyayı. Bu yüzden bir ölüye yaşarmış gibi muamele etmek lâzım derdi ne kadar doğrudur bilemem ama ben öldükten sonra bu dünyada olanları görsem üzülür muydum diye düşünüyorum". Diyerek konuya devam etti Richard.
- Bak Richard ölüm bir son değildir. Diye teselli verdi arkadaşına Rimon. Biraz ileride bir sesler yükseldi ve oraya doğru ilerlediler.
Yabancı, hala kasabadaydi. Meydanda tek başına oturan çocuğa; Buranın yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler. Çocuk eliyle sağ tarafı gösterdi "buradan gideceksiniz ve ardindan bir ıhlamur ağacının altında firin olduğunu göreceksiniz bayım"dedi. Adam çocuğun dediği yere doğru ilerledi ıhlamur ağacının altında ki fırını gördü. Önce selam verdi ardından bir ekmek alacağını söyledi. Fırıncı ekmekleri hazırlarken adam soru sordu:
- Buralarda yaralı biri olduğunu söylediler. Bir askere benziyormuş, duyduğuma göre de baya kötüymüş durumu sen hiç gördün mü?
Fırıncı kafasını salladı "Hayir haberim yok görseydim kesinlikle hatirlardim." Dedi. Adam teşekkür edip ekmekleri aldı ve meydana doğru geri döndü. Demircinin evine doğru gitti, kapıyı açtı ve ekmekleri masanın üzerine koydu. Ekmeklerin üstünden sıcak dumanlar tütüyordu. Adam sofraya oturdu ekmeği bölüp yumurtasın bandı lokmasını yuttuktan sonra demirciye de aynı soruyu sordu fakat demirci farklı bir cevap verdi.
- Evet biliyorum ileride at bakıcısının evindeymiş. Kim olduğu, ne olduğu belli değil ancak durumu baya ağırdı. Muhtemelen ölmüştür.
Adam sonunda istediği cevaba ulaşmıştı. İzin isteyerek masadan kalktı ve hazirlanmaya başladı.
Lord Harold'un planı gayet güzel bir şekilde ilerliyordu. Leon babasının kibrini yüzüne bakınca net bir şekilde görebiliyordu. Bu kibir onu üzüyordu çünkü babasının erkenden bu kadar kibirle dolması onun için iyi olmayacaktı. Harold ve Morwag zafer naraları atarken Leon çadırına doğru gitti. Tek başına oturup düşünmek istiyordu, Kane'lerin ölü bedenleri görmeden zaferin o yüce hissine kapılmak bizi sadece hataya sürükler diye söylendi kendi kendine. O sırada babası odasina girdi, oğlunun bu durumdan rahatsızlık duyduğunu biliyordu, yanına oturdu.
- Merak etme oğlum savaşı kazandığımızı düşünmüyorum çünkü daha bitmedi. Ben sadece bir an olsun eğlenmek istiyorum, düşünmek istemiyorum. Onlara, askerlerime bakınca her şeyi geri hatırlıyorum. İyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm.
Leon, sözün burasında; 'mücadele varsa, kazananı da olmalı' diye düşündü, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi: Peki" dedi. "Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?" Tegwen Harold derin bir gülümsemeyle baktı oğluna. "Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem o kazanır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇLARIN YÜZÜ 1.KİTAP KIZILIN RESMİ
Fantasi"Sensin" dedi. Gelecek senindir ve sen nasıl istersen öyle şekillenir. Kenara doğru çekildi eliyle uçurumu gösterdi ve ekledi. " Hadi şimdi pes et ve tarihe karış. İnsanlar seni korkak diye ansın. Tarih kitaplarinda hanenin son kalanı korkaklık ya...