Elya ile Edgar kasabaya doğru yol aldılar. Gördükleri olay karşısında şaşkınlığa uğrasalar da en yakin zamanda sığınacak yer ve yemek bulmalılardı. Koye geldiklerinde tuhaf bir işaretlerle karşılaştılar. Her yerde bu sembol vardı. Bu sefer bir yabancının evinde kalmaktan ise handa kalmayı tercih ettiler. İçeri girdiklerinde karşılarına yaşlı bir adam çıktı. Edgar hancıya boş odasi olup olmadığını sordu. Neyse ki şanslarına tek bir oda kalmıştı.
Tam odaya çıkarken Elya hancıya yiyecek bir şeylerin olup olmadığını sordu . Hancı mutfakta bir şeyler olduğunu ve hazırlayıp odalarına getireceğini söyledi. Odaya çıkan Elya kendini yatağa attı. Dışarıda neyin döndüğüne dair bir fikirleri yoktu. Elya, Edgar'a korkuyla baktı. Elya'nın dudaklarından dökülen tek kelime "Korkuyorum" oldu. Adam kadının gözlerine bakıyordu. Her şeye rağmen o da bir insandı. Kaybolmuş, kim olduğunu bilmeyen, hayattaki yerini bilmeyen birisiydi. "Elya..." Diye başladı adam sözlerine, "-korkusuz olmak aptalların işidir."
Yemeklerini yiyen Elya ve Edgar sabahın ilk ışıklarıyla birlikte hemen yola koyuldular. Elya ve Edgar köyün merkezine geldiklerinde bir kez daha şaşırmışlardı. Tüm köy ahalisi köyün ortasında toplanmış, saçları beyazlamış bu yaşlı adamın vaazlarını dinliyorlardı.
" Bu gördüğünüz adam Gloria Ana'nın gücüyle lanetlenmiş. Onun emirlerine karşı gelmiş bir haindir. Gloria Ana'ya itaatsizlikten ve kafirlikten dolayı yargılanıp sizlerin huzurunda cezasını bulacak." Adamın konuşmasının ardından herkes bir anda dizlerinin üzerinde duran adama lanet okumaya başladı ve büyük bir gerginlik yaşandı. Yaşlı adamın konuşmasıyla gürültü sona buldu. " Merak etme çocuğum, Gloria Ana merhametlidir. Ruhunu huzura kavuşturacak."
Elya, yerde duran adama baktı. Dilinde ettiği dua, gözlerinde korku vardı. Yaşlı adam cebinden bir bıçak çıkarttı ve adamın saçlarını bir eliyle tutup kafasını kaldırırken diğer eliyle boğazını keserek " Yaşasın Gloria Ana" diye bağırdı. Bir anda herkes adamın dediklerini tekrarlayarak bağırmaya başladı.
Elya gördüklerinin karşısında çok korkmuştu. Vücudunu titreme ve soğuk bir terleme kapladı. Korkudan bağırmak istedi ancak yapamadı. Yaşlı adam bir anda Elya'ya doğru baktı sanki onu tanıyormuşcasına süzdü. Bu durumdan rahatsız olan Edgar, Elya'yı oradan uzaklaştırdı.
Ormanda tek başına oturan Eva şarkı söyleyerek nehri izliyordu. "Keşke" dedi, "-keşke benim de üzüntülerim tıpkı bu nehirin suyu gibi akıp gitse." Üzüntülerinin arasında kaybolup giden Eva yerinden kalkarak kaleye doğru yol aldı. Yolda giderken bir anda karşısına Eric çıktı.
Eva bir anda karşısına çıkan bu çocuğu görünce korktu ve sinirlendi. " Ne zaman beni korkutmaktan vazgeçeceksin?"
" Hiçbir zaman." Eric'in kendini bilmiş tavırları küçük kızı daha da çok sinirlendi. " Ah! Ne kadar da aptalca Eric!" Diyerek yoluna devam etti. Peşinden koşarak gelen çocuk Eva'nın tepkisini anlayışla karşıladı. " Hadi ama sadece eğleniyorum." Eric'in sözünü duyunca Eva bir anda durdu. " Bir Leydi ile asla eğlenemezsin! Kendini ne sanıyorsun? Seninle bir gece dışarı çıktım diye en yakınım olduğunu falan mi düşündün? Bu kadar aptal olamazsın."
Eva'nın sözleri karşısında kırılan çocuk kafasını eğdi. " Özür dilerim Leydim." Diyerek ilerledi. Eva ne kadar sözlerinden pişman olsa da asla sıradan bir çocuktan özür dileyecek değildi. Kaleye doğru yol aldı, abisini dışarıda annesiyle gördü. Reverans verdi, Damien'in sert mizacından dolayı onunla pek bir şey paylaşmasa da onu severdi. Damien köpeği Linda'yı asla yanından ayırmazdı. Linda bembeyaz bir köpekti. Damien onu küçükken yarali bir şekilde bulmuş ve can dostu olmuştu.
Eva önce Linda'yı sevdi. Sonra abisine dönerek her şeyin yolunda olup olmadığını sordu ancak abisinin üzgün olduğunu biliyordu. " Bence iyi bir Lord olacaksın."
Leydi Mary Kane kızının omzuna elini koydu. " Yarin Yvette Bailey gelecek, hazırlıkların yapılmasını emrettim bir eksik var mi diye kontrol etmeni istiyorum." Eva hiçbir zaman Lord Robin'in annesinden hoşlanmıyordu çünkü onun hırsı gözlerini kör etmişti. Yine de saygı da bir kusur işlemedi ve annesinin söylediklerine karşı gelmedi.
Elya ve Edgar köyden uzaklaşacakları vakit atlılar önlerini kesti. Atın üstünden inen adam Edgar'a kendileriyle birlikte gelmelerini söyledi. Edgar, Elya'yı arkasına alarak cevap verdi. " Çekilin yolumuzdan bir tatsızlık çıkmasını istemem." Bir anda atlıların hepsi kılıcını çekti " Asıl bizimle gelmezsen tatsızlık çıkacak.". Belindeki kılıca uzanan Edgar'ı, Elya durdurdu. " Sorun yok ne istiyorlarsa yapalım. " Elya'nin durumu kabul etmesine şaşıran adam yine de itiraz etmedi çünkü atlilar onlardan sayıca fazlaydı ve onları takip edip yola koyuldular.
Yvette Bailey kaleye geldi. Leydi Mary Kane onu selamladı. Oğlunun savaşa gidiyor oluşu onu oldukça üzüyordu. Her şeye rağmen asil ve muhteşem bir kadındı. Her zaman genç ve güzel duruyordu. Kocasının ölümünden sonra oğluyla birlikte onunda sorumlulukları artmıştı. Leydi Bailey ne kadar Kane hanesini sevmese de oğlu için tatsızlık çıkartmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇLARIN YÜZÜ 1.KİTAP KIZILIN RESMİ
Fantastik"Sensin" dedi. Gelecek senindir ve sen nasıl istersen öyle şekillenir. Kenara doğru çekildi eliyle uçurumu gösterdi ve ekledi. " Hadi şimdi pes et ve tarihe karış. İnsanlar seni korkak diye ansın. Tarih kitaplarinda hanenin son kalanı korkaklık ya...