Lord Harold şimdi ikna olmaya başlamıştı.
" Beni hafife alıyorsun Harold. İnan bana seni öldürmek isteseydim şuan zaten ölüydün. Sonuçta başarılı olan bir pusunun ardından seni neden kurtarayım ki?" Lord Harold bu ittifakın güçlü bir ittifak olduğunu fark etti ve Morwag'ın yaptığı açıklamalar mantıklı gelmişti. Eğer pusuyu o kursaydı onu öldürürdü. Leon hala bu ittifaka razı olmasa da Tegwen Harold kabul etti.
"Şimdi daha iyi düşünmemiz lazım." Dedi Morwag. Lord Harold ise "Zaten bir planımız var" diyerek ekledi. Morwag işini sağlama almak istiyordu. Greg kaleyi alacak ve Lord Kane'nin haberi olduğunda çok geç olup yolunu kesecekler ama ya Lord Kane'nin haberi önceden olursa diye düşündü. Morwag, Kanelerden o kadar nefret ediyordu ki onlardan kurtulmak için her şeyi yapardı.
"Bizim kaleye doğru ilerlememiz gerek." Dedi Morwag. Harold böyle bir şeyi kabul edemezdi ve plan belliydi değişmezdi. " Çıldırdın mi sen? Onca planı çöpe atamam." Dedi.
"Budalalik etme Harold. Lord Kane'i gerçekten tanımıyorsun. O senin sandığından daha akıllı bir adam. "
"O halde sana haber yollayan her kimse o durdursun." Harold elini masaya koydu, bu onun savasiydi ve o ne derse olacaktı. İkili bir türlü anlaşamadı. Morwag kendi dediğini mantıklı bulsa da Harold asla kabul etmedi. Zaten hiçbir konuda uzlaşamazlardı. Kane hanesini yok ettikten sonra birbirlerinin kanını dökmeye çalışacakları ortadaydı.
"O işler senin sandığın kadar kolay değil Harold anlamıyor musun?" Öfkeyle tükürdü.
"O halde hallet." Dedi Lord Harold. Sinirli bir şekilde masasından kalktı. Oğlu Leon'un yanına gitti. Morwag hakkindaki yorumlarını dinlemeye başladı.
" Bu hayatta öğrendiğim tek bir şey varsa o da insanlara güvenmemektir. Hele ki o adama. Lord Morwag adi ve aşağılık birisidir. Ne yapacağı belli olmaz. Ona guvenmemiz büyük hata." dedi Leon. Düşüncelerinde haklıydı da Burns'ler zamanında Kane'lere de ihanet etmişlerdi.
"Güvendiğimi nerden çıkardın Leon. Elbette güvenmiyorum o adama güvenen bir aptaldır. Ancak ordumun yarısını kaybettim ona ihtiyacım var."
" Baba orduyu onun elini bırakmak akılsızlık işi. Bırak ben alayım. Ben kumanda edeyim" Leon akıllı bir çocuktu. Küçüklüğünden beri en büyük başarısı zekası idi. Tüm bu gücün Lord Burns'e kalması onu oldukça rahatsız ediyor ve düşündürüyordu. Lord Harold bu teklifi kabul etmedi. Artık ordunun büyük bir kısmı Morwag'ın askerleriydi ve onları değil Lordlarini dinleyeceklerini biliyordu.
Lord Kane bu kadar kötü haberden sonra ümitsizliğe kapılmıştı ancak bunu yanindaki kimseye özellikle askerlerine belli etmemeliydi. Onu tanımayan, yabancı birisi yaptığı bu role inanırdı fakat kendi kanından olan oğlu babasının nasıl bir düşünce karmaşasının içinde olduğunu fark ediyordu. Lord Kane belki şuan bankayi kaybeden taraftı fakat yine de bütün bu diyar ona aitti. Lord Kane yalnız başına şarabını yudumlarken yanına küçüklüğünden beri birlikte savaştığı Sör Ronald geldi. Ronald, Kane'lerle birlikte ava gider ve birçok yerde giriştikleri vahşi maceralarda yanlarından ayrilmaksizin onlara muhafizlik ederdi.
Ronald sert ve kısık sesle :" Adamlarının, askerlerinin hepsi gururu ve onuruyla öldü. Her ne olursa olsun cesurca savaştılar."
Lord Kane şarabından bir yudum aldı. Anlamsızca bir gülümseme attı. " Düşmanlarım hiçbir zaman karşıma çıkmayacaklar biliyorum. Çünkü onlar birer korkaklar. Ölüm hiçbir şeydir, ama mağlup ve şerefsiz yaşamak her gün ölmektir. İşte bu yüzden karşıma çıkmayacaklar. Mağlup olmamak için. Akıllarından neler geçiyor bilmiyorum ama yapmaya çalıştıkları şeyi başaracaklar." Dedi Lord Kane.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇLARIN YÜZÜ 1.KİTAP KIZILIN RESMİ
Fantasy"Sensin" dedi. Gelecek senindir ve sen nasıl istersen öyle şekillenir. Kenara doğru çekildi eliyle uçurumu gösterdi ve ekledi. " Hadi şimdi pes et ve tarihe karış. İnsanlar seni korkak diye ansın. Tarih kitaplarinda hanenin son kalanı korkaklık ya...