İki gündür köylü adamın evinde kalan Elya ve Edgar sonunda sıcak bir yer bulabilmenin sevincindeydi. Elya günler sonra karnını bu kadar çok doyurduğunu hissetti. Bir an eski günleri hatırladı. Hayatının sade ve güzel olan günlerini. Kardeşiyle oyun oynadığı anlar geldi aklına, babasının arka bahçede odun kırarken izlediği günleri, annesinin yemek yapmasına yardımcı olduğu günleri. 'Meğer hayatımdaki ne güzel günlermiş' diye geçirdi içinden.
Kendi kendine düşünürken dışarıdan bir kaç ses duyar gibi oldu. Sanki biri yürüyordu. Yataktan kalkıp cama doğru yöneldi ama dışarıda kimseyi göremedi. Yerde yatan Edgar'ın yanına doğru gitti ve onu uyandırmaya çalıştı. Bir kaç kez sarstığı halde adamın uykusu çok derindi. "Edgar uyan dışarıda birileri var." Elya bir kaç kez seslendi ama duymadı. En sonunda sesini biraz daha yükselten Elya "Sana uyan diyorum" diye seslendi.
Adam bir an kılıcını çekerek panikle uyandı. "Dur benim, dışarıda birileri var." Edgar hemen ayağa kalktı camdan baktı ama dışarıda görünen tek şey gecenin karanlığıydı. "Dışarıda hiç kimse yok Elya yatağına geri dön. Sadece panik yaratıyorsun." Elya adama doğru ilerledi " Hayır panik falan yapmıyorum duydum diyorum sana neden bana inanmıyorsun?" Elya'nin korktuğunu gören Edgar "Tamam ben gidip dışarıya bakacağım ama sen kapıyı kilitle ve odadan sakın beni duyana kadar çıkma." Elya kafasını onaylayarak salladı. Edgar çıkar çıkmaz kapıyı kilitledi. Bir süre çok sessizleşti ama bir anda sessizliği evin kapısının kırılması bozdu. Elya sesten dolayı korkup odanin kapısından geri geri ilerlemeye başladı. Sesin Edgar dan gelip gelmediğini öğrenmek için ona seslendi ama kimse cevap vermedi. Kız korkarak tekrar "Edgar sen misin cevap ver bana" diye bağırdı ama hala cevap veren yoktu. Elya'nin odasının kapısını bir anda birisi zorlamaya başladı. Elya odanın kenarına kadar gitti "Edgar sen misin lütfen cevap ver bana korkuyorum."
Bir anda odanın kapısı tekmelenerek kırıldı. İlk olarak evin sahibi göründü. Yanında dört tane silahlı adam bulunuyordu. Elya'yi göstererek "İşte burada, onu görür görmez o olduğunu anladım." Adamlardan birisi "Yakalayın!" diyerek emir verdi. Hepsi Elya'nin üstüne doğru yürümeye başladı. Bir anda adamların arkalarında olan birisi yere düştü. Dönüp baktıklarında ev sahibinin boğazı kesilmiş, kafasından darbe alan Edgar duruyordu. Adamların dikkatinin dağıldığını fırsat bilen Elya belinden yemek yerken alıp sakladığı bıçağı çıkartıp yanındaki adamı bıçakladı. Adamların ikisi Edgar'a doğru koştu. Edgar ilk gelen adamı kılıcıyla yere serdi. Diğerinin kılıcını düşürdü ama adam Edgar'ın boğazını kollarıyla kıvrayıp sıkmaya çalıştı. Edgar geriye doğru giderek adamı duvara çarptı ve kollarindan kurtuldu. Adamın kafasını sertçe duvara vurdu ve darba alan adam düştü.
Arkasına döndüğünde ise Elya diğer adamı da bıçaklamıştı. Elya'nin yaptıklarına şaşıran adam " Sanırım dersini iyi almışsın" diyerek gülümsedi. Elya ise bir hayli korkmuştu. "Kimdi bunlar?" dediğinde hala titriyordu.
"Bilmiyorum ama burdan gitmemiz gerek". İkili koşarak evi terk ettiler.
Lord Harold'un ilk işi güçlü bir ordu kurmaktı. Bunun için paralı askerler satın aldı. Ardından bankanın gücüyle üç haneyi kendisine bağladı ve ittifak oluşturdu. Önce ilk düşmanını yok edecekti. Kane hanesini. Belki Burns'ler onun için de büyük bir tehditti ama Kane hanesinin sevilmesi ve güçlenmesi onlar için daha büyük bir tehditti. Stratejik plan yapmadan önce iki oğlunu karşısına aldı.
"Kane hanesinin tam kalbine saldıracağız. Kalelerine güçlü bir orduyla taarruz edersek eğer tüm ittifaklarını korkutmayi başarırız. Böylece onları da tamamen yok etmiş oluruz. Yapayalnız kalırlar." Greg babasına doğru baktı. "Bence iyi bir fikir değil. Önce Burns'lere saldirmaliyiz. Hem böylece asıl Kane hanesiyle biz ittifak oluruz. Onlarla iyi geçindikten sonra onlara bir darbeyi biz vururuz. Böylece iki düşmanımızı yok etmiş oluruz. " Babası bu fikri onaylamadı. "Olmaz Lord Burns deniz gibi köpürür ancak şuan hiçbir şey yapamaz. Helton'lara bağlı olduğu sürece bize zarari dokunmaz. Eğer bir şey yaparsa sinirden kendini bitirmiş olur." Oğlu Leon'a baktı. Pek bu konularla bir ilgisi yoktu. "Sen ne diyorsun Leon?"
"Kane hanesi büyük bir tehdit ama Lord Burns'i de küçük görmemek gerek. Kendisi Helton'lara bağlı olsa da kurnaz bir adamdır." Lord Harold yine de kararlıydı. Kararından kimse vazgeçiremezdi.
"Önce Kane hanesine saldiriyoruz. Burns'lerin pek itibarı yok, önemli olan Kane hanesini yok etmek." Greg hiçbir zaman Lord Burns'e güvenmiyordu ama babası yine de onu dinlememişti. Tegwen Harold'un bir planı vardı.
Gwenllian Desmond Kralla evlendiğinde daha küçücük bir kızdı ama şimdi bir anneydi. Her zaman sert ve Kraliçe ruhlu bir insandı. Kibirliydi ve tutkuluydu. Çocuklarını sever sayar ve onlar için her şeyi yapardı. Sarayın bahçesinde gezerken Kral'in metresini gördü. Elbette Kral'in onu aldatacağını bilecek kadar zekiydi. Çünkü ondan gizli hiçbir şey yapılmazdı. Her şeyden haberi olurdu. Kral ise onu hafife alıyor ve öğrendiği şeyleri bilmiyordu. Kralın metresinin yanına doğru ilerledi. "Maureen değil mi?"
"Evet Kraliçem". Gwen kızı inceledi. Siyah uzun saçları vardı. "Güzelsin Maureen ama dikkat et bu saray senin için çok tehlikeli."
Maureen kafasını kaldırdı. Kraliçeye baktı. "Bir hata mı işledim Kraliçem?"
"Hayır Maureen. Bundan sonra da işlememelisin. Benim hizmetkârım olmanı istiyorum. Hizmetimde ki bir kızı gönderdim. Bana yardım edeceğini düşünüyorum. " Maureen bu teklife şaşırdı. Kraliçenin böyle bir şeyi kendisine teklif etmesi onun için hediye miydi yoksa ceza mı bilemedi. "Elbette Kraliçem siz nasıl emrederseniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇLARIN YÜZÜ 1.KİTAP KIZILIN RESMİ
Fantasy"Sensin" dedi. Gelecek senindir ve sen nasıl istersen öyle şekillenir. Kenara doğru çekildi eliyle uçurumu gösterdi ve ekledi. " Hadi şimdi pes et ve tarihe karış. İnsanlar seni korkak diye ansın. Tarih kitaplarinda hanenin son kalanı korkaklık ya...