LANETLİ

2 0 0
                                    

" Kimsin sen bir tür büyücü mü?" Diye sordu Elya. Gloria kahkahalarla güldü. " Hayır güzeller güzeli kız kardeşim. Bir zamanlar ben küçük bir çocukken ölümcül bir hastalığa yakalanmışım, ailem bana yardım etmesi için bir yaşlı kadın çağırmış. Söylenene göre bu kadın tüm hastalıkların, tüm dertlere deva olurmuş. Haliyle beni de iyileştirdi ancak sonsuza kadar da lanetledi. Bu güç ile."

" Bu güç bir lanet midir?" Kadın Elya'ya baktı, ellerini tuttu. " Güç her zaman bir lanettir. Gücünün yettiği her şey sana kibir verir. Daha da fazla kazanmak istersin, daha da fazla güçlü olmak. Gücünün her şeye yetmesini istersin. Bu yolda önüne çıkan insanların kim olduğunu ve ne olduğunu görmezsin." Elya ellerini kadının ellerinden doğru çekti. Arkasına doğru döndü. " O zaman ben güçlü olmak istemiyorum" Gloria arkasından ukala bir şekilde gülümsedi. " Olacaksın Elya, çünkü güçlü olmayan hayatta kalamaz. "

Gloria ayağa kalktı, Elya ona doğru döndü. Gözleri dalmıştı, belli ki eski yaşadığı günler aklına gelmişti. " Hayatım boyunca yalnızdım, lanetimden dolayı ormanda yapayalnız yaşamaya mahkûm edildim. Ben yaratılan eski Kadimlerden birisiyim. Ölümsüzüm, sadece bir tanrıça tarafından ya da başka bir Kadim tarafından öldürülebilirim. Ne kadar güzel değil mi? Sonsuza kadar lanetli..." 

" Bunun bir kurtuluşu yok mu?" Gloria'nin gözleri dolmuştu ancak bir damla bile akmaması için büyük çaba gösterdi. " O günden beridir yeryüzünde yürüyorum. Toprakları feth ettim ve yoluma çıkan herkesin üzerine bastım. Vicdanın sesini duyamıyorum. Bu yüzden herhangi bir kurtuluşum yok."

Richard, Canavarla birlikte bahçede gölün kenarında oturuyordu. " Ah o kızı görmelisin, o kadar güzel ki!" Heyecanla sevdiği kızdan bahsediyordu. Canavar da onun sevincine ortak olmuş. Reginald kardeşinin canavarla oturup, dertlestiğini görünce oldukça rahatsız olup yanlarına doğru gitti. Canavara sert bir bakış attı. Onun soğuk gözleri tek bir bakışla herkesi küçültüyor gibiydi. Canavar, Reginald'i görür görmez ayağa kalkıp oradan uzaklaştı. Reginald kardeşinin yanına oturdu. " Bir kez olsun nazik davranamaz mısın?" Diye sordu Richard.  " Sanırım hayır" diye cevap verdi Reginald. " Şu tanıştığın kız ile nasıl gidiyor?"
Richard dudaklarını büktü " her şey çok güzel" dese bile yüzünde ve ses tonunda bir anlamsızlık vardı. Reginald kardeşinin halini anladı. " Ne oldu söyle bakalım?"

" Hiçbir şey, problem de bu hiçbir şey olmuyor"  Richard'ın bu tavırları Reginald'ı daha da merak ettirmişti. " Ne demek istiyorsun şunu açık bir şekilde anlat."

" Her şey çok güzel gidiyor fakat bu fazla devam etmeyecek" Reginald sözlerine devam etmesi için kardeşine bakış attı. " O benim bir Prens olduğumu bilmiyor"  Reginald beklemediği bir cevabın şaşkınlığını yaşadı. " Nasıl yani, neden ona söylemedin?"

" Bilmiyorum sanırım beni normal biri olarak sevmesini istedim ya da kendimi kandırdım. Olduğum kişiyi bir anlığına olsun birisinin yanındayken unutmak istedim." Reginald kardeşinin hareketlerini anlamsızca buldu. " Ne demek bu olduğun kişiden memnun değil misin?"

" Bilmiyorum Reginald, sen bir kez olsun normal birisi olmak istemez miydin?" Reginald kardeşinin dediğini düşündü. Ne olursa olsun sanırım o da birkaç dakikalığına normal olmayı isteyeceği aklına geldi. Ancak yine de güçten vazgeçmezdi. " Bilmem," diyip yüzünü ekşitti. " ancak her ne olursa olsun biz kardeşiz." Dedi küçük kardeşinin gözlerine bakarak.

Elya devrilmiş ağaç gövdesinin üzerine oturdu, uzaklara doğru baktı. Güneş gökyüzünden alçaktı, tam olarak batmamisti. Etrafa hoş bir parıltı veriyordu.

" Ne yapıyorsun El?"

Yukarı baktığında Edgar'in yanında durduğunu gördü.

" Tek başına uzaklara gezmemelisin, bu çok tehlikeli" diye azarladı. Elya gözlerini devirdi ve ufka doğru baktı.

Edgar omzunu dürttü.

" Al, aç olduğunu biliyorum," diye sırıttı.

Eline baktı, şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Elindeki bir çeşit işlenmiş yiyecekti. Daha önce ne böyle bir şey yemisti ne de görmüştü. " Bu... Bu nedir ? Nereden aldın?" Diye sordu.

Edgar yiyeceği ikiye böldü bir yarısını Elya'ya uzattı diğer yarısını da kendisi yedi. " Nereden bulduğum önemli değil, bir şey bilmiyorsan başını belaya sokmazsin." Elya kikirdadi " sırf sınıra doğru bakıyorum diye beni azarlayana bak."

" O başka bu başka eğer bekçiler seni burada bulursa oracıkta vururlar."

" Eğer seni bulurlarsa...." Ufka doğru işaret etti. " Sana ne olacağını Tanri bilir... Söylentiler doğruysa..." Diyerek sözlerini noktaladı. Elya kafasını sallayıp, dudaklarını büktü. " Ne yapacakları umrumda değil, onlardan korkmuyorum" neredeyse düşecek olan gözyaşını geri gönderdi. Edgar kikirdadi " onlar insan değil El" Edgar elini Elya'nin omzuna koydu. " Hadi kendimizi ozletmeden geri dönelim. Biraz uyuman, o saçma fikirleri kafandan atman gerek." Ayağa kalkıp Edgar'i takip etti.

Krallık şehrinde daha fazla yiyecek bulmanin bir yolu bulunmaz ise insan ırkı açlıktan ölecekti.

KILIÇLARIN YÜZÜ 1.KİTAP KIZILIN RESMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin