"Karşımda duran bu can yakıcı yakışıklılık aslında birer şeytanın yansımasıydı. Sizi günaha çeken bir şeytan. Ben ise günaha itilen yalancı bir günahkar."
***
Ertesi sabah yoğun bir baş ağrısıyla uyandığımdan beri boğuştum düşünceler iyiden iyiye beynimi kemirmeye başlamışlardı. Yorgundum, ama en çokta kötüydüm. Artık ne olacaksa olsun diyerek bu evliliği devam ettirmemeye karar verdim.
Bu babamın savaşıydı, benim değil!
Ama sonra babamın hapse girebileceği düşüncesi kalbimi sıkıyor, beni adeta mahvediyordu. Para, mal, mülk bunların hiçbiri zerre umrumda değildi. Fakat annemin yokluğuna bir de babamı eklemek o işte en kötü can acısıydı. Çünkü bu hayatta aile her şeydi.
Hava yeni yeni aydınlanmaya başlarken yataktan hızla kalkarak dün yaptığım gibi Ilgar'ın odasına tekrardan, girdim. O çok erken uyanan biriydi. Uyuduğunu düşünmüyordum. Ve düşündüğüm gibi de oldu. Çalışma masasının başında oturmuş önündeki dosyalarla ilgileniyordu. Beni henüz fark etmemişti.
Sessiz adımlarla yanına gelerek cebimden çıkardığım alyansı masasının yani incelediği dosyanın tam üzerine koydum.
"Her şey bitti, gidiyorum ben." dedim normal bir şeyi dermiş gibi fazla sakin çıkan ses tonumla.
Bir süre bakışları masaya koyduğum yüzükte takılı kaldı. Ardından uykunun yeterli miktarda girmediği gözleri beni buldu. Şaşırmamış, sanki benden bekliyor gibiydi.
"Evlilik biterse, baban da biter." dedi benim gibi sakince konuşarak.
Canım yandı.
"Bana istediğini yap, ama aileme dokunma. Lütfen."
Ona bir savaş açmadım. Kışkırtmadım da. Hatta söylediğim o son kelime gizli bir yalvarışın çığlığıydı.
Kuzguni bakışları koyulaşarak derinleşti. "Sen onlar için çabalarken onlar nerede renksiz?" diyen Ilgar ile bakışlarım yere düştü.
Buna verecek bir cevabım yoktu. Biliyordum, herkesin sonu bana bağlıydı, ve onlarda bunu çok iyi biliyor ses çıkarmıyorlardı.
"Üzgünüm. Babam adına ve kendi adıma. Geçmişi değiştiremem, ama bugünü kendi kararlarına yaşamak istiyorum." deyip dışarıya bir nefes bıraktım. "Kağıt üzerindeki bu evliliğin amacı ne bilmiyorum, ama bunu istemiyorum."
Uzun bir süre denebilecek bir bakışmanın ardından ayağa kalkan Ilgar, tam karşımda durarak masasına kalçasını yasladı. Kollarını ise göğsünde birleştirmişti.
"Artık benim kararlarımla yaşamak zorundasın. Çünkü hedef olmayı seçen sensin baban konusunda."
Haklıydı, hedef olmayı seçen bendim, ama onun kararları, benim kararlarım olmayacaktı.
"Çünkü o benim babam. Sen de baban için çabalıyorsun, buna hak veriyorum. Doğru olan da bu. Ama yanlış olsa da hayattaki tek ebeveynimi kaybetmek istemiyorum. Annesiz büyüdüm, şimdi de babasız kalmak istemiyorum. Fakat bu evliliği de istemiyorum. Galiba eninde sonunda olan bir şeyi ertelemekten vazgeçeceğim. Fakat bu konuda babam kadar amcamda hatalı."
Uzun konuşmamın sonunda gözlerimin yandığını hissettim. Gerçekler ağır geliyordu insana.
"Amcan ve babanın ifadeleri.. İkisi de farklı. Belki gerçekten baban ya da amcan hatalı. Ama benim gözümde ikisi de hatalı. En çokta baban."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Teen FictionHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...