"Çünkü ruhum, viran olmuş ruhuna savaş açar."
***
Babamın gözlerinin içine baktım. Sinirden mi söylüyordu yoksa ciddi miydi? Telefonu sinirle kapatarak bana baktı. Ilgar ne demişti merak ediyordum.
"Artık karışmayacağını söyledi herif!" diyen babam odanın içinde dönüp durmaya başlamıştı. Demek söylediğinin arkasında duruyordu. Bunu zaten bekliyordum.
"Yurt dışına gitmeyeceğim." dedim dikbaşlılığımı sürdürürken. Kukla gibi oradan oraya oynatılmaktan yorulmuştum. Kendi kararlarımı kendim almak istiyordum.
"Seni baştan oraya göndermem lazımdı." olduğu yerde durup bana kararının kesinliğini anlatmaya çalışan babama, başımı iki yana sallayarak odanın çıkışına doğru ilerledim.
"O zaman baştan gönderseydin." dedim ve arkamdan bağırışlarına aldırmadan odadan hatta evden dışarı çıktım.
Nereye gideceğimi veya ne yapacağımı bilmiyordum. Tek bildiğim benden saklanan başka bir şeylerin olduğuydu. Cebimdeki son birkaç parayla yoldan geçen bir taksiye binerek geçen kızlarla gittiğimiz mekanın ismini verdim. İçkiyi sevmeyen ben bugün içerek hiçbir şey düşünmek istemiyordum.
Yanlış bir çözüm olsa da beynimdeki düşüncelere biraz da olsa ara vermek istiyordum.
"Geldik, hanımefendi."
Şoförü duymamla taksimetrede yazan parayı uzatarak arabadan indim ve şimdiden dolmaya başlayan mekanın içine girdim. Dışarıdaki aydınlık havaya rağmen içeride kasvetli bir ortam vardı. Umursamayarak loca kısımlarından birine oturarak rastgele bir içki ismi verdim. Telefonumu da sessize almıştım. Kimsenin bana ulaşmasını istemiyordum.
Önüme konan içkiye kısa bir bakış atarak ilk yudumumu içtim. Ağır bir içki olduğu için boğazımı yakmıştı. Buna takılmayarak yavaş yavaş yudumlamaya başladım. Bir süre sonra zaten damak tadım alışmıştı. Arka arka içtiğim yudumlarla şimdiden çakırkeyif olduğumu hissediyordum.
İkinci bardağa geçtiğimde ise ne ara bardağın yarısına gelmiştim anlamamıştım. Tıpkı bu altıncı bardağa gelene kadar sürmüştü. Çalan hararetli müzik ve yudumladığım içki çoktan sarhoş olmamı sağlamıştı. Öyle ki telefonumun yanıp sönen ışığını bile fark edememiştim.
Sadece elimdeki bardağa odaklanarak içmeye çalışıyordum. O an etrafımda olan hiçbir şey umurumda değildi. Ilgar ve babam bile aklımdan uçup gitmişlerdi.
"Güzel bayan?" diyen boğuk erkek sesiyle tek gözüm kısılı, başımı ayakta dikilen bedene doğru kaldırdım.
Kahverengi saçlara ve esmer tene sahip olan yapılı bir erkek bedeniydi karşımda duran. Üzerinde siyah gömlek ve dar bir pantolon vardı.
"Saatlerdir sizi izliyorum. Ah yanlış anlaşılmak gibi olmasın, tek olmanız dikkatimi çekti." çenesiyle masamı işaret etti. "İzninizle oturabilir miyim?"
Ayakta durmaya devam eden bedene bakarak dediklerini zihnimde algılamaya çalıştım. Tam anlamasam da belli belirsiz başımı salladım. Görüş açım biraz bulanıktı. Yanıma oturan bedenden kısa bir gülüş çıktı. "Bugün hızlı bir gündesiniz?" diyerek önümüzden geçen garsondan bir içki alarak bana doğru kaldırdı ve ardından dudaklarına götürerek yudumladı. Cevap vermemiştim.
"Yüzüğünüz var. Evli misiniz?" dedi içkisini yudumlayan adını dahi bilmediğim erkek.
Gelen gülme hissiyle sol elimdeki yüzüğe bakarak kıkırdadım ve sarhoş olduğumdan ötürü kelimeler ağzımdan yayık bir şekilde çıktı. "B-boşan-nıyorum.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Ficção AdolescenteHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...