"Masum ve çocukça olmak. En kıymetli şeylerdi.
Bugün ne masumum ne çocuğum.
Olanlar beni büyütmüştü."
***
Kalabalığın içinden boğucu ritim sesleri ve kulağımı tırmalayacak kadar rahatsız eden müziğin sesiyle birkaç saniye daha olsun bu ortama dayanamayacağımı anladım. Akşam üzeri bütün ikna edici tavrımı kullanarak Ilgar'a, arkadaşlarının yanına birlikte gitmeyi ikna etmiştim. Zor olmuştu, ama kabullenmişti.
Kabul ettiği anda kıyafetlerimi giyerek makyajımı yapmış ve beni bekleyerek yanına gitmiştim. İlk başta üzerimi şöyle bir süzmüş, ardından arabasına doğru yürümüştü. Kıyafetimin hakkında bir şey deme hakkı yoktu, diyemezdi de. Böyle hakimiyeti eline alan otoriter tavırlar hoşuma gitmezdi.
Oturduğumuz locadan ayağa kalkarak saçlarımı geriye attım. Ilgar, arkadaşlarıyla sohbete dalmıştı. Bakışları anında bana döndü. İçinde çözülmeyi bekleyen birçok anlam vardı. Ama bana sadece birkaç duygusunu gösteriyordu.
İntikam, hırs, sahiplenme.
Sahiplenme diyordum, çünkü beni yanında tutmayı bu şekilde başarıyordu. Hem gitmek istediğimi dile getirirdim, hatta birkaç kere de öyle böyle evime gitmeyi başarmıştım. Ama içten içe hep kendi isteğimle ona dönmüştüm. O bunu biliyordu. Bilmemesi aptallık olurdu.
Çünkü çektiğim bir vicdan azabı vardı.
Gerçekten isteseydim dönmemeyi de başarırdım.
"Nereye?" daldığı sohbeti yarım bırakarak oturduğu yerden bana baktı.
"Hava alacağım. Burası çok sıkıcı."
Yüzünde kendini bilir bir ifade oluştu. Muhtemelen buraya gelmek için yaptığım ikna sözlerini kafasında döndürüyordu.
"Dışarısı da tekinsiz."
Giray ve Berk'te sohbeti bırakmışlardı.
Ellerimi ilk kez onun karşısında siyah dar pantolonumun cebine koyup başımı eğmiştim. Tıpkı onun gibi. "Size iyi sohbetler."
Onu dışarı çıkmam ile ilgili ikna edecek bir çabaya girmedim. Canım istiyorsa çıkardım. Benim için durum buydu. Sırf o istiyor diye yerimde durmaya devam edemezdim. Aynısını ona yapsaydım, beni umursamazdı bile.
Kalabalığı yararak dışarı çıktığımda dönüp bir kez bile arkama bakmadım. Kolumdan tutup çekende olmamıştı. Nefes aldığımı hissettim. Her şeye rağmen havanın yatıştırıcı etkisini üzerimde hissettim. Kalabalık sesler yoktu. Sessizlik ve ben vardım.
Bu bile sadece birkaç dakika sürmüştü. Tanımadığım biri beni kolumdan çekerek aceleyle bir yere sürüklemeye başlamıştı. Adımları o kadar hızlı ve tutuşları bir o kadar güçlüydü ki karşılık dahi vermeye gücüm yetmemişti. Tek yapabildiğim sessiz sokakta çığlık atmaktı. Birkaç kişi beni görse dahi umursamamıştı. Yüzünü sakladığı kopüşonundan dolayı göremiyordum. Hafif iri yapılı biri olduğunu söyleyebilirdim arkasından gördüğüm kadarıyla.
Köşeden döndüğümüzde beni ara sokağa çekerek sırtımı hızla duvara yasladı.
Karanlığın kapladığı yüzünü görmemle dudaklarımın arasından bir şaşkınlık nidası çıktı. "Akel?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Teen FictionHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...