"Hayatının hatasını yaptın, renksiz"***
Ölümün ürpertici hissiyatı ruhumu okşarken, karşımda hareketsiz yatan beden adeta kanımı donduruyordu. Ruhum o kadar kendini gizlemişti ki bedenimde herhangi bir kıpırtı dahi yoktu.
Çünkü korkuyordum, hatta o kadar korkuyordum ki sırf canımdan çok sevdiğim kardeşimin, birinin yaşamını elinden aldığı düşüncesiyle önümdeki bedenin nabzını bile kontrol edemiyordum.
Zaten az sonra bunu yapacak birileri gelecek, bulunduğumuz bu ürpertici sessizliği bozacaktı.
Öyle de oldu..
Siren sesleri çalmaya, kulaklarım uğuldamaya başladı. Etraftaki sessizlik bir anda çatırdayıp dağıldı.
Geriye ise öyle bir uğultu kaldı ki gözlerimi kapayıp bağırmak istedim. Bu olanların gerçekte olmadığını, şu an rüyada olduğumuzu kendime o kadar inandırmak istedim ki gözyaşlarım bir sel olup akmaya başladı.
Ben büyük bir sarsılmışlıkla ağlarken, birinin beni yerden kaldırıp bir şeyler dediğini hissettim ama o an aklım o kadar bulanıktı ki etrafımdaki olayları algılayamıyordum.
Sonra bir şey oldu, babamın ve kardeşimin onca ses arasından bana bağırmalarını duydum. Adeta boğazlarını yırtarcasına adımı haykırıyorlardı.
Dönüp bakmadım.
Biliyordum çünkü, eğer dönüp baksaydım üstüme çöken bu ağırlığı omuzlayamazdım. Vazgeçerdim bu ağır ithamdan. Ama sonra düşündüm, ben vazgeçersem kardeşim ne olacaktı? O daha küçüktü. Bunu kaldıramazdı.
Peki sen nasıl kaldıracaksın? Bu bakışları nasıl sindirebileceksin?
Dedi iç sesim. O an iç sesime hak verdim. Belki de yıllar boyunca dört duvarın arasında kapalı kalacaktım. Sicilimden dolayı mesleğimi yapamaz duruma gelecektim.
Derin ve sık soluklar aldım. Bunu yapabilirdim. Kardeşim için katlanabilirdim. Evet, bunu yapabilirdim. Kendimi kandırıp teskin edebilirdim.
"Arabaya binin lütfen."
Polis memurunum sesini duydum fakat tepki veremedim. Bu tepkilere alışmış olduğunu düşündüğüm polis memuru derin bir nefes alarak sessiz sedasız koluma girdi ve çamurlu yolun üstünde oturan bedenimi zorlanmadan ayağa kaldırdı.
Birkaç dakika sonra ise sonumun yazılacağı o arabaya bu sefer ben sessiz sedasız bindirildim. Boş olan arabanın içinde benden başka kimse yoktu. Şu an bütün polis memurları olay yerindeydi. Bir tek kaçmamam için arabanın dışında bir polis bekliyordu.
Zaten nereye kaçabilirdim ki? Beni neresi içine alıp saklayabilirdi?
Gerçi artık çok geçti. Bir kere kabullenmiştim. Bundan geri dönüş yoktu.
"Allah'ım sana sığınıyorum. Bana tutunacak bir dal ver lütfen." diyerek mırıldandım. Bu esnada arabanın sol camından kalabalığa doğru bakıyordum. Daha doğrusu ambulansa taşınan o erkek çocuğuna.
Umarım yaşardı.
Şu an için tek temennim buydu çünkü.
Sonra bir şey oldu. Ön tarafımdaki kapı açıldı ve içeriye odunsu bir koku yayıldı. Sonra ise bir erkek oturdu ön koltuğa. Siyah bir kapüşonlu giymişti. Hatta giydiği kıyafet yüzünden, yüzünü göremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Teen FictionHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...