"Kuzguni göz, kalbime zarar veriyordu.
Benim kabullenemeyeceğim, kötü bir tedavisi vardı. Ve tedavi kötüyse sonlandırmak lazımdı."
***
Ilıklaşan havalarla birlikte içime işleyen bahar heyecanı ile pencereden dışarı baktım. Güneş çok güzel gözüküyordu. Tam dışarıda gezilmelik bir hava vardı ve ben bu günü değerlendirmek istiyordum. Bir heves odadan dışarı çıkarak Ilgar'ın odasına ilerledim.
Soygun olayının üstünden iki gün geçmişti ve Ilgar dün gece de merkezde nöbete kalmıştı. Her şeyden önce kitaplardan alıntı yapmaya başlamamıştım. Bu gece alıntı yapmayı düşünüyordum.
Kapıyı tıklatarak gir demesini bekledim. Saniyeler sonra da beklediğim cevap gelmişti. Yavaşça kapıyı açarak odanın içine adımladım. Yatakta sırt üstü uzanmıştı. Her an uykuya dalacakmış gibi bir hali vardı. Dün gece nöbet tuttuğu için uykusunu alamamış olmalıydı. Yorgun bakışları beni buldu. İnce yorganı belinin üzerindeydi.
"Ne oldu?"
Sesi bile yorgun çıkmıştı. İstemsizce haline üzülmüştüm. Gece nöbeti zor olmalıydı.
"Ben bugün dışarı çıkmak istiyorum. Başak'ı da çağıracağım."
Başını yatağın başlığına yasladı. Gözleri kızarmıştı. "Uyuyacağım. Yarın çıkalım."
"Seninle çıkacağım demedim ki. Sadece söylüyorum." sözlerim toktu. Zira her yere onunla gideceğim diye bir kaide yoktu. O da bunu bilmeliydi.
"Tek başına çıkmanı istemiyorum." yorgun da olsa göz temasını kesmiyordu.
"Neden? Sonuçta on sekiz yaşından beri tek başıma geziyorum." deyip laf sokmadan edemedim. Elimde değildi. Yapım gereği dayatmalardan hoşlanmazdım.
"Söz konusu Akel denilen çocuk Alkım." adımı söylediğine göre ciddiyete bürünmüştü. Ama bu beni durduramazdı.
"Sen uyu. Yorgun olmalısın." deyip kapıya doğru döndüm. Söylediğine karşı cevap verme gereksinimi duymamıştım.
Odadan çıkar çıkmaz da kuzenim Başak'ı arayıp beni almasını söyledim. Onun yanına giderdim, ama üzerimde hiç para yoktu. En azından kişisel ihtiyaçlarım için kuzenimden biraz borç para alabilirdim. Ve bu durumda olmak beni çok kötü hissettirmişti. Azra ne kadar para göndermeyi teklif etse de kabul etmemiştim. Belki yakın bir zamanda bir iş bulabilirdim. Evet, okulu bitireceğim zamanda işe girmeyi düşünüyordum.
Kaldığım odaya girerek su yeşili eşofman takımımı çıkardım. Üst tarafı belden büzüşmeli, al tarafı da bilekten dardı. Ara sıra spor giyinmeyi seviyordum. Vakit kaybetmeden kıyafetlerimi yatağın üzerine bırakarak banyoya ilerledim. Çıkmadan önce kısa bir duş alsam iyi olurdu. Ilık suyu ayarlayarak küvetin içine girdim.
Hem küvet hem de duşakabindi. Vücudumdan akan suyla birlikte hızlı hızlı saçımı şampuanlayarak bedenimi lifledim. Durulanmam bittiğinde ise yanıma aldığım beyaz havluya sarılarak odama geçtim.
Havluyla vücudumu durulayarak çıkardığım kıyafetleri giyerek fön makinesiyle saçlarımı kurutmaya başladım. Saçlarımın kuruduğunu hissettiğimde dalgalanan saçlarıma elimle şekil yaparak makyaj malzemelerini çıkardım. Spor tarzına uygun olarak hafif makyaj yaptığımda akıllı saatimi de takarak tamamen hazır oldum.
Yedek anahtarı da alarak bel çantamı göğsüme takıp dış kapıdan çıktım. Hazırlandığım süre boyunca Ilgar odasındaydı. Ben çıkarken de odasındaydı. Bu iyiydi, en azından dışarı çıkmama engel olmamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/208004675-288-k271064.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Ficção AdolescenteHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...