"Aptal bir cesaret bazen sadece aptalca olabilirken bazen de işe yarayabiliyordu."
***
Bir sis bulutu gibi gözlerimi buğulaştıran o olaydan sonra bir müddet kendime gelemeyerek Ilgar'a sarılmıştım. Bu davranışım o anki panik duygularıma karşı içgüdüsel bir davranıştı. O anki korku ve panikle birine sığınmak istemiştim. Hatta ben ondan tam ayrılacağım sırada beni şaşırtacak bir hareket yapmıştı. Son anda iki yanında sallanan ellerini, ince belime koymuştu. Sarsak bir tutuştu. Benim ona sarıldığım gibi değildi. Ama onun için büyük bir adımdı.
Netice de hoşlanmadığı bir kızı teselli etmek zorunda kalmıştı.
Sonra ise aradığı ambulansın gelmesiyle sessiz kalarak beni arabasına bindirmiş ve kendi evine götürmüştü. Ardından ise hastaneye gidip durumu açıklamaya çalışmıştı. Benim ise ifademe gerek görmemişlerdi böylelikle. Ya da o halletmişti. Gece geldiğinde ise hiç konuşmamıştık. Şimdi ise sabahın erken bir saatlerinde ikimizde kalkmış ve karşılıklı oturmuştuk. O her zaman ki sıcak kahvesini kulplu bardakta içerken dünkü yaşananları anlatmamı bekliyordu. Ben de oraya nasıl gittiğimi anlatarak derin bir nefes almıştım.
"Akel Carel Korkmaz.." dedim olayları anlatmam bittiğinde. "O kim olabilir?"
Anlamsız bir şekilde vücudu gerildi. Odak noktası ise kahvesi oldu. Düşünceli hali ise fazla gözle görülüyordu.
"Onu tanımıyorsun değil mi?" dedim ben de onun gibi düşünceli bir şekilde. Fakat sesimde sorgulayıcı bir tavır vardı.
Bakışları sorum ile bana kaydı. "Tanıyorum."
Direkt bunu söylemesi açıkçası beni şaşırtmıştı. "Nereden tanıyorsun?"
Kuzguni gözlerini bana dikip "Babası büyük bir iş adamı ve aynı zamanda da yeraltında adını duyurmuş bir mafya." dedi rahat bir tavır sergileyerek. Ama gözlerine baktığımda hiçte öyle olmadığını görüyordum.
Tüylerim ürperdi. Ben şimdi bir mafya oğlunun karıştığı olaya mı tanıklık etmiştim. Peki Ilgar beni koruyan bir polis olacak mıydı?
"Siktir." dedim kendimi tutamayarak. Evet panikleyen her insan gibi ben de az önce küfür etmiştim.
Rahatsızca kaşlarını çatan Ilgar, ettiğim küfre pek şaşırmasa da beni tasviplememişti.
"Hoşuma gitmedi. Küfür etme." dedi kendisi daha önce hiç yanımda küfür etmemiş gibi.
"Körle yatan şaşı kalkar misali." dedim iğnelercesine.
Yaptığım göndermeye kaşlarını çatmak yerine alayla bana baktı. "Halbuki yatmak yerine sadece oturuyorduk." alayı piçimsi bir bakışa dönüşmüştü. "Gerçi sen her fırsatta bana dokunuyorsun."
Suratına arkamdaki yastığı atmamak için zorla dişlerimi sıktım. Terbiyesiz herif! Yaptığı ima çok ayıptı.
"Ayıplı şeyler söylemeyi kes!" dedim masumane bir tavırla. "Ben sana her fırsatta dokunmuyorum."
Dokunmuyordum.. Yani.
"Ayıplı şeyler mi?" dedi alay edercesine. "Çok mu masumsun yoksa aptal bir safoz mu?"
"Bana aptal safoz deme seni.. seni.." dedim ona bir hitap bulamayarak. Tek kaşını kaldırdı merakla. Dişlerimi sıkmaya devam ettim.
"Ben ne?" dedi keyiflenerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Teen FictionHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...