"Bilmiyordu ki insan en çok duyguyla hareket edeceği yerde duygusuzca hareket ederse mahvolurdu."
***
Hayatın bazı anlarında Her şey önemini yitirir gibi hissedersiniz. Sanki gelecek kavramı size çok uzak gelir. Zihnen yorulur ve düşünmek istemezsiniz. Ben de bu durumun içindeydim. Düşünmek dahi istemiyordum.
Onu reddetmiştim. Dedemi de görmek istemiyordum. Bu yüzden o gün onu evden göndermiştim. Bakışlarından gitmek istemediğini anlamıştım. Fakat direnmemişti.
Lakin aklıma takılan bir soru oluşmuştu. Dedem, beni küçüklükten beri görmek istemezken neden Ilgar ile evlenmemi istemişti?
Bir hışımla oturduğum koltuktan kalkarak montumu aldığım gibi evden dışarı çıktım. Cevaplardan kaçmak istemiyor, aksine üstüne gitmek istiyordum.
Telefonumu cebimden çıkartıp hızla arama tuşuna bastım. Birkaç saniye sonra açıldı.
"Dedemin yanına gidiyorum. Geleceksen gel."
Ilgar'ı aramış ve sertçe konuşmuştum. Gelip gelmemesi pek önemli değildi, ama gelse iyi olurdu.
"Geliyorum. Hatta yoldayım beni bekle."
"Gerek yok. Kendim gelirim." itiraz etmesine fırsat vermeden aramayı sonlandırıp yoldan geçen taksiye bindim.
Yekta ile konuşmuştum. İşe yarın başlayacaktım. Bugün şu ortaya çıkan gizemli evlilik sorununu halledecektim.
"35 TL hanımefendi ücret."
Şoföre verdiğim adrese yaklaşık yarım saat sonra vardığımızda cebimdeki cüzdandan parayı çıkartarak uzattım ve aldığım para üstü ile taksiden indim.
Dedeme ait villanın önünde durduğumda etrafıma bakındım. Küçüklüğümden bu yana pek bir şey değişmemişti. Etraf ve ev hatırladığım gibi aynıydı.
Annem ve beni reddeden dedeme yıllar sonra yeniden gelmek tuhaf hissettirmişti. En son babamla geldiğimi hatırlıyordum. Annem vefat etmişti o zamanlar. Yine de dedem beni görmek istememişti. Üzgün değildim, sadece buruk hissediyordum. Anne tarafımdan pek kimseyi tanımıyordum.
Büyük beyaz villaya bakarken arkamda bir arabanın durduğunu motor sesinden anladım. Yan bir şekilde dönüp baktığımda tanıdık araba görüş açıma girmişti.
Ilgar gelişi güzel siyah arabayı park ederek yavaşça arabasından aşağı inerek yanıma doğru gelmeye başladı. Bugünde spor giyinmişti.
"Seni almamı bekleyebilirdin."
"Ama beklemedim." dedim geçiştirir bir tavırla.
Cevabımdan memnun olmayarak "Dedenle konuşmadan önce seni uyarmam gerek." dedi ve sıkıntıyla çenesini ovuşturdu. Kirli sakalını bile traş etmişti. Pek sakal sevmeyen ben bu görüntüsünü sevmiştim. Bir insanın pürüzsüz teni olmasını seviyordum.
"Ne uyarısı?"
Merak etmiştim.
"Belki istediğin bazı cevapları bugün bulacaksın. İyi ya da kötü. Sadece bazı şeyleri bilmenin daha doğru olacağını düşündüm."
"Tümünü bilsem daha iyi olmaz mı?" gözlerinin içine baktım. Beni öpüp öylece gitmesinden sonra hislerime dem vurmuş, donuklaşmıştım. Böyle olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Teen FictionHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...