"Canlılığını yitirmek. Onun yanında kalmak bu iki cümleyi gerçekleştirmekti."***
Karnımın ağrısıyla sabahın erken saatlerinde gözümü açarak salona gitmiş ve koltuğa oturarak dizlerimi kendime çekmiştim.
Bu evin duvarları sanki üstüme üstüme geliyor gibiydi. Ruhum sanki duvarların arasına sıkışmış bedenim olmayan ruhumla birlikte cansızlaşmıştı.
"Neden yatağında değilsin?"
Sessizce sorulan soru ile usulca başımı salonun girişinde eşofman takımı ile duran Ilgar'a çevirdim. Yeni uyanmış gözleriyle bana bakıyordu.
"Uykum yok." dedim. Karnım ağrıyor demedim. Ailem sürekli bu sorunu dile getirmemeyi öğretmişti bana.
Yanıma gelerek tam karşı koltuğa yayvan bir biçimde oturdu. Ellerini eşofman ceplerine sokmuştu.
"Peki sol elin neden karnında?"
Bunu hemen fark etmesi pek hoşuma gitmemişti. En ufacık detayı çabuk fark edebiliyordu.
"Uykum yok çünkü karnım ağrıyor. Öğrendin işte memnun musun?"
O an neden sinirlendiğimi bile bilmiyordum. Ona karşı her zaman içten içe bir öfkem vardı ve her anda da karşıma çıkıyordu.
Düşünceli gözleriyle karnıma odaklandı. "Psikoloğa gidelim mi?"
Tekdüze çıkan sesi karşısında kaşlarımı çattım. "Bana ne demeye çalışıyorsun?"
Baktı. "Sence ne demeye çalışıyorum?"
Gözlerimi devirerek "Deli muamelesi görüyormuş gibi hissediyorum." dedim öfkemi saklamadan.
Bu sefer onun gözleri sinirle koyulaştı. "Şu saçma düşüncenden kurtul." sert soluk aldı. "Sadece kurtulman için bir adım atmandan bahsediyorum."
Böyle demesi üzerine öfkem bir anda çatırdayarak kayboldu. Gerçekten böyle mi düşünüyordu?
"Zamanında birçok kez gittim. Pek bir işe yaramadı." diyerek hüzünle omuzlarımı indirdim.
"Bir arkadaşım psikolog. Alanında da uzmandır. Onunla konuşurum istersen." dediğinde fark etmez manasında omuzlarımı silktim.
"Gittiklerimin hepsi alanında uzman doktorlardı. Ama yine şansımı denerim." başını onaylarcasına aşağı yukarı salladı.
"Neden benim için bir şey yapıyorsun?" demeden edemedim. Bu sorunun cevabını çok merak ediyordum.
Benim için bir şey yapması saçmaydı çünkü.
Ayağa kalkarak cama doğru yürüdü. Arkasını bana dönmüştü. Dışarıya bakıyordu. Ne düşündüğünü merak ettim. Ben de ayağa kalkarak yanına doğru ilerledim. Sert duruşunu hep üstünde taşıyordu.
"Susuyorsun."
Yandan bana baktı. "Ne cevap vermemi bekliyorsun ki?"
Sıkıntıyla iç çekerek dışarıdaki manzarayı izledim. Kaçamak cevaplar verir gibi cevap veriyordu. İnsanlara karşı içini asla açmıyordu. Görünmez sınırlar çiziyordu. Sınırlarına gireni ise sözleriyle vuruyordu.
"Ağrı kesici içmeye gidiyorum. Bu esnada kendime kahve yapacağım. İster misin?" dedim sanki onunla inatlaşırmış gibi sorusunu cevapsız bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU VİRAN
Novela JuvenilHer şey ruhu viran olmuş kuzguni gözlerin, gecenin kör bir vaktinde yapılan o hatanın bedelini ödetmek istemesiyle başladı. Ve bu hatanın beraberinde getirdiği seçim ise tek bir kişinin değil, herkesin bedel ödemesini sağlamış, canını yakmıştı. Çün...