Sakince kantindeki masaya yanaşıp Cem'in omzuna dokundum.
"Oo civciv, erkencisin."
"Cem, biraz konuşabilir miyiz?" Cem hızla yerinden kalktığında masadaki diğer üç kişinin bize bakışlarıyla rahatsızlık duyup hepsinin suratına bakma ihtiyacı duydum.
Şaşırmış ve ne olduğunu anlamamış iki suratın yanında gülümseyen Batu ile birlikte Cem ile kantinden çıktık.
Sakince bir banka oturunca Cem bana dönüp konuştu. "Noldu civciv, bir sorun mu var?"
"Ben sana bir şey danışmak istiyorum, sanırım."
"Tam adamına geldin. Anlat bakalım."
"Biri var, bana yazıyor ama bilinmeyen bir numara. Beni sevdiğini söyledi." Sakince nefes alıp devam ettim.
"Dün antrenmandayken Alev ve Ezel'e söyledim, benimle dalga geçtiğini söylediler. Bugüne kadar hiç böyle bir şey olmadığını, birdenbire birinin ortaya çıkamayacağını, benimle alay ettiğini söylediler."
"Manyak mı bunlar?"
"O bilinmeyen numara da bunlara karşılık dedi ki Cem ile konuş, o sana gerçek tepki verebilecek kişi, ben de seninle konuşmak istedim o yüzden."
"Civciv, sen var ya çok safsın cidden. Çok güzel bir kızsın, çok iyi kalplisin, seni sevmeyip beni sevecek halleri yok ya. O ikisi çekememezlikten bok atmışlardır, bence sen takılma onlara. Hem ben şu bilinmeyenin seni kandırmadığını düşünüyorum, bence seni gerçekten seviyor."
"Teşekkür ederim, Cem."
"Ne demek civciv. İçeri geçelim mi artık? Kıymetlim dondu valla." Gülerek yerimden kalkınca o da yanıma geldi ve birlikte tekrar kantine doğru ilerledik.
"Ne konuştunuz?" Alev'in sorgulayıcı sesiyle sandalyeye oturdum ve omuz silktim.
Cem gülerek kolunu omzuma attı. "Civcivim benimle vakit geçirmek istemiş sadece, ne oldu kıskandınız mı?"
"Ay arkadaşlar neyse, ben size bir şey söyleyeceğim." Ezel'in konuşmasıyla hepimiz dikkatimizi ona vermiştik.
"İlk defa gördüğüm bir şey, çok orijinal bir fikir yani, biri bana gizliden yazıyor. Beni çok seviyormuş, öyle dedi."
"Yaa oha kızım, ne kadar romantik." Alev'in dediklerinden sonra şaşkınlıkla kolu omzumda olan Cem'e dönüp baktım ama onun da benden pek bir farkı yoktu. Batu da hızla öksürmeye başlayınca Alev'in omzundaki kolunu çekip masada duran Cem'in suyuna uzandı ve içti.
"Yaa değil mi? Bana prensesim diye hitap ediyor."
"Ay acaba düşündüğüm kişi mi Ezel?"
Ezel göz kırparak konuştu. "Umarım odur ya da diğeri. Neyse haftaya maçlarımız başlıyor, geliyorsunuz hepiniz değil mi izlemeye?"
"Geliriz." Batu'dan sonra da ben kafamı sallayarak onayladım.
"Geliriz kuzum tabi." Alev de konuşunca tüm gözler Cem'e dönmüştü.
"Aynen. Neyse ya ben sınıfa gidiyorum, Güneş seni de Kaya bekliyordur, sen de gelsene benle." Cem'in apar topar beni de masadan kaldırmasıyla Batu da ayaklandı.
"Benim de ödevi geçirmem lazım, ben de geleyim." Üçümüz birlikte kızları arkada bırakıp sınıflarımızın olduğu koridora yani üst kata doğru gitmeye başladık.
Cem önümüzden yürüyüp dün akşamki maçı anlatırken Batu onu umursamadan bana döndü. "Hafta sonu müsaitsin, değil mi?"
"Neden sordun ki?"
"Seni bir yere götürmek istiyorum, özür hediyesi olarak."
"Batu, kendini suçlu hissetmene gerek yok."
"İçimden geldi seni oraya götürmek, kıracak mısın beni?"
"Peki, gelirim."
"Tamam o zaman, görüşürüz."
"Görüşürüz." diyip sınıfıma girdim ve sırama geçip oturdum.
"Benim yanımda otursana bugün."
"Neden?"
"Gel işte." diyip kolumdan tutup yerimden kaldırdı ve kendi de ayağa kalkıp bana yol verdi. Ardından ön sıradan çantamı da alıp yanıma koydu ve beni görebileceği şekilde sıraya yattı.
"Çok uykum var."
"Uyu istersen, ilk ders resim zaten."
"Sen ne yapacaksın?"
"Ders çalışırım."
"Yok, unuttun mu en son sana vakit ayırmıyorum diye trip atıyordun? Hazır hoca serbest bırakıyorken birlikte bir şeyler yapalım." Bu sırada zil çalmış ve öğrenciler yavaş yavaş sınıfa gelmeye başlamıştı.
"Güneş, neden kalktın yanımdan?"
"Ben istedim, izin verirsen bu ders kardeşimle olmak isterim Alev." Alev, Kaya'ya cevap vermek yerine göz devirerek sırasına oturup önüne döndü.
"Günaydın çocuklar, uzun zamandır boş bırakıyordum sizi, bugün biraz takım çalışması yapalım. Herkesin yanındaki arkadaşı ile ortak bir konuda karar vermesini ve ortak bir çizim yapmasını istiyorum, ders sonuna kadar vaktiniz var. Kolay gelsin." diyerek bize boş kağıt dağıtmaya başladı.
Bizim önümüze kağıt koyduğunda göz kırparak konuştu. "Şanslılar sizi."
(Bundan sonraki konuşmalar İngilizce.)
"Ne çizelim?" diyerek Kaya'ya döndüğümde biraz düşünüp cevap verdi. "Küçükken İngiltere'deki evimizin bahçesinden bir şeyler çizelim mi?"
"Olur, hani bir sefer bahçedeki büyük ağaca yaslanıp uyuyakalmıştık ya ikimiz de, onu çizelim mi?"
"Olur." Elime aldığım kalem ile ilk önce büyük bir ağaç çizmiştim, Kaya ise yere çim detayları eklemişti.
"Senin resim yeteneğin var, bizi sen çizsene." Önüme doğru uzattığı kağıtla onu onaylayıp birbirine sarılarak uyuyan iki küçük çocuk çizmiştim.
"Hm, bu biraz daha iri yarı, benim değil mi bu?"
"Evet, hem bak ben kendimi boynuna saklanmış çocuk olarak çizdim çünkü sen benim her zaman sığınacağım kişisin."
Gözlerini kırpıştırarak bana bakan Kaya'ya gülümsediğimde kollarını hızla bana doladı. "Söz veriyorum hep de öyle kalacağım. Geçen gün sana sert çıkıştığım için özür dilerim, sadece insanların sana zarar vermesine, seni üzmesine ve senin bunun karşısında hiçbir şey dememene dayanamıyorum."
"Önemli değil, unuttum bile ben. Bana bağırmış mıydın sen?"
Gülerek benden ayrılıp her detayı bitip renklenmeye hazır resmimize baktı. "Sende vardır boya, ver de boyayalım hadi."
Çantamdan çıkardığım kuru boyalarımla resmimizi güzelce boyamış ve bu sırada hep İngiltere'deki çocukluğumuzdan konuşmuştuk. Bu sırada Kaya'nın bir kez daha orayı ne kadar çok sevdiğini ve özlediğini anlamıştım.
(Burdan sonraki konuşmalar Türkçe.)
"Çocuklar, bu resim çok güzel olmuş. Siz misiniz bunlar?" Kaya ile aynı anda başımızı sallayarak onaylamamızla hoca kağıdı eline alıp biraz inceledikten sonra tekrar masaya geri bırakmıştı.
"Yetenekliymişsiniz de."
"Hocam aslında çoğunu Güneş çizdi, ben sadece boyamasında yardımcı oldum."
"Güneş, bilmiyordum bu yeteneğini. Belki ileride yardım etmek istersin bize."
"Hocam, o kadar iyi değilim, kendi halimde sadece."
"Yardımın gerektiği zaman bakarız ne kadar iyiymişsin." Beni hocaya laf anlatmaktan kurtaran zil sesiyle hoca kırmızı gözlüklerinin üstünden son bir kez daha bana bakıp sınıftan çıkmıştı.
Kaya ve Güneş ikizliğine düşmemek mümkün mü? Vote ve yorumları unutmayın teşekkür ederimmmm. 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İngiltere Prensesi | Yarı Texting [Tamamlandı.]
Historia CortaBilinmeyen Numara: Ferman Akgül bir şarkı sözünde diyor ki ara sıra uğra kalbime, Bilinmeyen Numara: Ama sen benim kalbimden çıkmak bilmiyorsun. [Tamamlandı.]