(Bölümdeki tüm konuşmalar İngilizce.)
"Peki o an ne hissettin? Yani o fotoğrafı panoda gördüğün ilk an?"
"Değersiz hissettim, Liz. Bunca yıldır dost bildiklerim bir anda yok oldular, bir kısmı bana sırtını dönerken bir kısmı sırtımdan bıçaklamayı seçti. Kendimi boşlukta bir nokta gibi hissettim."
"Ama sana değer veren insanlar olduğunu biliyorsun Pietra."
"Konu bana değer veren insanlar olması değil ki, konu bana benim onlara verdiğim kadar değer veren insanların aslında bir hiç olmaları."
"Peki sonra, yani onlara karşılık verirken içindeki ne değişti de onlara düşman olmayı seçtin?"
"Her zaman kimse üzülmesin diye düşünerek hareket eden biriydim, bunu sen de çok iyi biliyorsun. Ayıp olmasın, üzülmesinler derdim ama o an fark ettim ki diğer insanlar böyle düşünmüyor, onların iyiliği benim tüm beynimi kaplıyorken ben onların beyinlerinde sadece bir isimim." Derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim.
"Kaya dediklerinde haklıymış, herkesi kırmamaya çalışırken kırılan ben oluyormuşum yıllardır. O an fark ettiğim şeyse insanların ne kadar sahtekar olduklarıydı. Yani herkes kendini düşünüyor, herkes bencil, herkes iki yüzlü. Artık kimsenin içinde saf sevgi ve saygı duygusu yok belki de."
"Haklısın, herkes çıkarcı."
"Öyleler Liz. Öyle olmayan insanlar, dostluklar da var, sizin gibi mesela. Galiba önemli olan sana değersiz hissettiren insanları hayatından çıkarmakmış."
"Önemli olan kendine duyduğun saygı ve sevgi. Bırak onlar iki yüzlü insanlar olsunlar, bırak hepsi yüzüne gülsün ama arkandan konuşsun. Sen kendini sevdikçe onların sevgisine ihtiyaç duymayacaksın zaten. Seni sevme işini başkalarına bırakma, bu işi kendin de yapabilirsin ama onlar sevmese de ben seni çok seviyorum, sakın unutma. Bir de şu Baran ve Batu'yu anlat, çocuklar gelmeden."
"Batu, Alev'in sevgilisiydi yıllardır, ama beni seviyormuş. Onu üzmek istemiyorum ama içimde ona karşı farklı duygular olduğunu da düşünmüyorum. Yine de arkadaşlığını sevdiğim biri."
"Peki diğer çocuk?"
"Bilmiyorum, bana bunca zaman gizliden yazan insanın o olduğunu öğrenince çok şaşırdım, zaten o zamandan beri de konuşmadık hiç. Kendimi buna hazır hissetmiyorum ama o beni anlamıyor, hatta laf atıp duruyor. İçimde ona karşı olan duygu ne, ben bile bilmiyorum ki."
"Merak etme, her şey için en iyi kararı vereceksin."
Gözyaşlarımı silerek kollarımı Liz'in boynuna doladım. "Teşekkür ederim, böyle anlatmak çok iyi geldi."
"Sen çok değerli birisin, bunu sakın unutma." Gülümseyerek kollarımı geri çektim ve sırtımı bahçemizdeki büyük ağaca yasladım. Şansımıza bugün hava meşhur kasvetli İngiltere havası yerine güneşliydi.
"Yemekler geldii." Jackson pizza kutularını yere koyduğunda Kaya ve David de yere oturmuş ve bir çember oluşturtmuştuk.
"Sen ağladın mı?" David'in bana yönelttiği soruyla Kaya da anında bakışlarını bana çevirip oturduğu yerden sürünerek yanıma gelmişti.
"Sorun değil, sadece Liz ile konuşurken fazla duygusallaştık."
"İyi ki geldiniz, sizi çok özlemişim gerçekten." Liz'in söylediği şeylerle hemen tekrardan dolan gözlerim ile tüm yemeğin alay konusu ben ve sulu gözlülüğüm olmuştu.
Ne kadar dalga geçilsem de burda bu ortamda olmak çok iyi gelmişti. Türkiye'dekinin aksine Kaya ile sürekli gülüp eğleniyorduk, kafamızı Türkiye'deki gibi kurcalayan hiçbir şey olmuyordu, ikimiz de çok mutluyduk ama asıl önemlisi ikimiz de burada kendimizi çok daha değerli ve iyi hissediyorduk.
Olacakları tahmin eden var mı? Ben bir iki kişinin bilebileceğinden şüpheleniyorum ndxjmdkx. Vote ve yorum yapmayı unutmayııın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İngiltere Prensesi | Yarı Texting [Tamamlandı.]
ContoBilinmeyen Numara: Ferman Akgül bir şarkı sözünde diyor ki ara sıra uğra kalbime, Bilinmeyen Numara: Ama sen benim kalbimden çıkmak bilmiyorsun. [Tamamlandı.]