Kaya ile okula girmemizle bahçedeki insanların bize bakıp aralarında konuşmaya başlamasıyla kaşlarımı çattım.
"Neler oluyor?"
"Öğreniriz yakında, dur bakalım."
"Şşt, İngiltere Prensesi, en yakın arkadaşının sevgilisiyle öpüşmek İngiltere'de serbest mi ya?"
"Ne?"
"Hiç inkar etme, panodaki resimi gördük."
"Ne saçmalıyorsun lan sen?" Kaya'nın sinirle çocuğun üstüne yürümesiyle onu kendime doğru çektim ve binanın içindeki panoya doğru hızla ilerlemeye başladım.
Panoya geldiğimde gördüğüm kağıt, üzerindeki resim ve yanında yazan yazı cidden hiç beklemediğim bir şeydi. Geçen gün Batu ile Alevler'in yazlığında otururken onun bana seslenmesiyle ona döndüğüm fotoğraf ve altında el yazısıyla yazılmış 'En yakın arkadaşım olan okulumuzun prensesi Güneş'in sevgilim ile bu hallerini gördükten sonra da ona okulun prensesi diyebilecek misiniz?' yazısıyla ne yapacağımı şaşırmıştım. Bu fotoğraf göründüğü gibi bir şey değildi ki.
"Kesin sesinizi. Güneş, hadi gel gidelim güzelim."
"Kaya, bu gerçek değil."
"Biliyorum güzelim, gerçek değil. Gel gidelim burdan." Kaya'nın beni aceleyle bahçeye çıkarmasıyla karşıma çıkan Alev'in bana küçümseyici bakışlarını görmüştüm.
"Sen."
"Ne oldu prenses?"
"Alev, bir daha Güneş'in yakınından bile geçtiğini görmeyeceğim." Kaya'nın uyarıcı ses tonuyla Kaya'nın önüne geçerek Alev'in omzuna parmağımı koyup yavaşça ittirdim.
"Sen iğrenç bir insansın, kendini bir şey sanmaktan başka bildiğin halt yok. Yanındaki herkesi kaybettiğin gün sana duyduğum arkadaşlık duygusunu düşün ve kendinden utanmaya devam et. Özgüvensizliğinin üstünü örtme çaban seni sadece daha çok iğrençleştiriyor." Ben konuşurken yanımıza gelen Sinem, Arda ve Baran'ın hayretle bana bakmasıyla Kaya'nın elini tutup Alev'in mimiksiz yüzüne baktım.
"Çok sevgili Batucuğun seni oyuna getirdi ve hemen kandın, küçük kız. Bu kadar ağlama ama bir gün biri de seni sevecek." Dudak büzerek konuşmasını sonlandıran Alev'e göz devirerek Kaya'yı çekiştirdim ve Alev'in yanından geçip gittim. Ardından adımlarımı hızla okul çıkışına doğru yönelttim. Arkamızdan gelen seslere göre Sinemler de peşimizden geliyordu.
Okuldan çıkıp okulun hemen yanındaki parka gelmemizle Kaya beni durdurup omuzlarımdan tuttu ve kendine çekip sarıldı. Dakikalardır bu anı bekliyormuş gibi hızla ona sarılıp yüzümü omzuna gömdüm ve sabahtan beri içimde tuttuğum göz yaşlarımın akmasına izin verdim.
"Bu kızdan daha ne kadar nefret edebilirim gerçekten?" Sinem'in sorusu ile pozisyonumu bozmadan ağlamaya devam ettim.
"Kız, bu kadar ağlama turuncu yelloz için." Arda omuzlarımdan tutup beni kendine doğru çekmeye çalışınca Kaya hızla belimdeki ellerinden birini kaldırıp Arda'nın omzumdaki eline vurdu.
"Rahat dur, Arda."
"Güneş, kendini üzmeye değecek insan değil hiçbiri." Baran'ın konuşmasıyla sonunda Kaya'dan ayrılıp diğerlerine dönmüştüm.
"Siz neden geldiniz ki? Boşuna devamsızlık olmasaydı sizin de."
Sinem konuşarak bana doğru yaklaşıp sarıldı. "Ya seni bir döverim, ne demek neden geldiniz, beni delirtme."
"Sen bizi o manyaklardan sandın heralde ama biz gerçek arkadaşız kızım." Arda havayla saçlarını geriye atarak konuştu.
"O fotoğraf gerçekten göründüğü gibi değil bu arada."
"Güneş, biliyoruz biz zaten, tanıyoruz Alev'i, nasıl pislikler yapabileceğini." Baran güven verircesine konuşunca gülümsedim.
"O zaman madem okulu kırdık, biraz eğlenelim. Hadi gelin."
"Nereye gideceğiz, Arda?"
"Eğlenmeye."
•
Kabinden unicornlu bütün pijama ile çıkıp aynanın karşısına geçip kendimi incelemeye başladım.
"Çok yakışmış." Arkamdan benim üstümdekinin mavisi ile yanıma gelen Baran ile gülümsedim.
"Teşekkür ederim, sana da çok yakışmış."
Gülerek konuştu. "Teşekkür ederim. Güneş, üzme kendini tamam mı? Biz her zaman yanındayız."
"Baran, ben cidden çok teşekkür ederim. Ben galiba yıllardır arkadaşlık kelimesini yanlış biliyormuşum."
"Sıkma canını, kimseye de kulak asma. Biz senin yanında olduğumuz sürece seni üzmelerine izin vermeyeceğiz tamam mı?" Gözümde çoktan hazır olan yaşın düşmesiyle aynı anda hızla başımı salladım ve kollarımı Baran'ın beline sardım.
"Ben gerçekten çok teşekkür ederim, keşke bana nasıl hissettirdiğinizi gösterebilsem size."
"Gözlerin bunu anlatıyor zaten, merak etme. Bunda teşekkür edilecek bir şey yok ayrıca, gerçek arkadaşlar böyle yapar."
"Ben galiba gerçek arkadaşlık ne bilmiyorum."
Birden üzerimize atlayan kişiyle aniden irkilip geri çekildik. "E biz de sana bunu öğreteceğiz, Güneş'im. O Alev cadısı ve yandaşı Ezel de bundan sonra anca avuçlarıyla muhatap olsunlar." Sinirli sinirli konuşan Sinem'i ne kadar ciddiye almak istesem de üzerindeki uzun peri pijamasıyla gülmemi tutmaya çalışıyordum, tabi arkasından gelen Winnie the Pooh pijaması ile gelen Kaya'yı görene kadar. Çünkü bu saatlerce kahkaha atabileceğim bir görüntüydü.
"Ne gülüyorsun?"
"Kaya, seni hiç böyle göreceğimi tahmin etmezdim."
"Ne var, gerçekte de ayı zaten bu."
Kaya, Sinem'e sinirli bir bakış atarak yanıma gelip kolunu omzuma attı. "Senin böyle güleceğini bilseydim üstümden hiç bu pijamayı çıkarmazdım."
"Of be Kaya reis, ne yaptın öyle?" Arda da yanımıza kurabiye canavarı pijamasıyla gelince çok saçma görüntümüzün altında eğlenen beş kişi olarak tamamlanmış olduk. Ve ben galiba arkadaşlığın gerçek anlamını şu an buluyordum.
Kaos dolu bölüme hoşgeldiiniiiz, kitabın başından beri kankimle ben nasıl bir olay çıkarabiliriz diye düşünüyoruz fjxmdjxkd. Oh Alev'den de kurtulduk bu arada şükür. Vote ve yorumları unutmayııın. 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İngiltere Prensesi | Yarı Texting [Tamamlandı.]
ContoBilinmeyen Numara: Ferman Akgül bir şarkı sözünde diyor ki ara sıra uğra kalbime, Bilinmeyen Numara: Ama sen benim kalbimden çıkmak bilmiyorsun. [Tamamlandı.]