Adımlarımı biraz daha hızlandırarak bizimkilerin oturduğu bankta Baran'ın yanına oturdum.
"Neredesin bir derstir?"
Hızla Kaya'yı cevapladım. "Kendimi kaptırmışım, resmi bitirince fark ettim."
"Güneş'im benim aklıma bir şey takıldı. Sana sorayım dedim."
"Sor Arda."
"Dün Ezel, sevdiğim çocuk Arda dediğindeki Arda ben miydim?"
"Galiba. Konuşurlarken senin adın geçiyordu ama ben cidden seni sevdiğini bilmiyordum."
"Peki Alev'siz grup olarak yine eskisi gibi misiniz?"
"Sanmıyorum Sinem."
"Hayır yani iki gündür bizi unuttun sürekli onlarlasın ya." Dediği şeyden sonra kırgınlıkla ona bakarken cevap vermemeyi tercih etmiştim. Onları sattığımı düşünmesi bile çok saçma gelmişti.
Ayaklanarak konuştum. "Zil çalmadan ellerimi yıkayayım, boya oldu hep." Herkes kafasını sallarken Baran ve Kaya aynı anda ayağa kalkıp konuşmuşlardı. "Ben de seninle geleyim."
Biz ikisine, ikisi de birbirine bakarken Kaya en sonunda bıkkınca oturdu. "Sen git."
Baran yanıma geldiğinde bir iki adım atarak Kaya'ya eğildim ve yanağını öpüp kulağına fısıldadım. "Ben zaten senin hep yanımda olduğunu biliyorum, bu yellozlar aramıza giremez, merak etme." Dediğim şeye güldüğünü görmemle içim rahatlayarak Baran'ın yanına geri döndüm ve birlikte binaya doğru yürümeye başladık.
"Sinem'in dediğine takılma o öylesine söyledi."
"Haklı aslında, sizin yanınıza uğrayamadım pek."
"Haklı değil, her konuda kendini suçlamayı bırak lütfen. Hadi yıka gel, burada bekliyorum seni." Kafamı sallayarak onu onayladıktan sonra hızla tuvalete girip elimdeki boyalardan kurtulmuş ve geri Baran'ın yanına gitmiştim.
"Bizim ders laboratuvarda, sınıfta kimse yoktur. Teneffüs bitene kadar sınıfta duralım istersen."
Gülümseyerek konuştum. "Olur." El bileğimi tutarak beni çekiştirdiğinde ben de hemen arkasından yürümeye başlamıştım.
Sınıfa girip kapıyı arkamızdan kapattığımızda gerçekten sınıfta kimsenin olmadığını görerek rahatlamıştım. Şu an bir kişiyle bile uğraşacak durumda değildim.
Baran elimden tutarak beni sınıfın tam ortasında çektiğinde başını eğerek yüzümü inceledi. "Kırgınsın." Dediği şeyden sonra başımı ayakkabılarıma bakacak şekilde eğdiğimde tekrar konuştu. "Yorgunsun." Sanki kaç gündür sadece bu cümleyi beklemişim gibi ağlamaya başladığımda Baran hızla kollarını bedenime sarıp başımı göğsüne bastırmıştı.
"Sana söz veriyorum tüm yaralarını bir bir sarmana yardım edeceğim."
"Ben kendimi çok kötü hissediyorum ."
"Hissetme. Ben yanındayım, biz yanındayız. Kendini bize kapatma, yanında olmamıza izin ver, senin iyileşmende yardımcı olalım."
"Baran..."
"Kendini konuşmak için de zorlama. Ben senin nefes alışverişinden bile anlarım senin nasıl olduğunu. Söz veriyorum hepsi geçecek."
"Geçer değil mi?"
"Geçer tabi." dedikten sonra başıma bir öpücük bırakmasıyla kollarımı beline daha sıkı sardım. Bu sırada hiç olmasını istemediğim bir olay oldu ve kapı birden açıldı.
"Pardon, ben, şey, gideyim." Batu hızla kapıyı çarparak geldiği gibi geri gittiğinde içimde hissettiğim suçluluk duygusu da bugünü taçlandıran olay olmuştu.
"Ben gerçekten nefret edilecek insanım." Kendi kendime fısıldadığım şey ile Baran bunu inkar etmek istercesine bana daha sıkı sarıldı.
Bir dahaki bölümde oo ne olaylar ne olaylar var arkadaşlar, bir an önce yayınlamak için sabırsızlanıyorum ndjxkdkxkd. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum, çook teşekkür ederiiim. 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İngiltere Prensesi | Yarı Texting [Tamamlandı.]
Cerita PendekBilinmeyen Numara: Ferman Akgül bir şarkı sözünde diyor ki ara sıra uğra kalbime, Bilinmeyen Numara: Ama sen benim kalbimden çıkmak bilmiyorsun. [Tamamlandı.]