5.3

977 70 38
                                    

Kaya, soyunma odasına gittiğinde biz de tribünlere geçip oturmuştuk. Yanımdaki Sinem'e döndüğümde derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Neden kaçıyorsun ondan?"

"Kimden?"

"Bilmemezlikten gelme, Sinem."

"Yo bilmiyorum cidden, kimden?"

"Kaya'dan tabiki seni gerizekalı." Arda da sohbetimize dahil olunca Sinem omuz silkti.

"Hazır değilim duymaya, Güneş sen de hazır değilken kaçtın ayrıca." Sinem'in Baran'a bakarak söylediği şeyle Baran da bize dönerek sohbete dahil olmuştu.

"Sen de onu seviyorsun ama, ayrıca iki durum farklı. Ben Güneş'in karşısına o zaman anonim olarak çıktım."

"Kaya, senin için İngiltere'ye taşınmaktan vazgeçti."

"Ne?"

"Ne?"

"Bence de, ne?"

"Yani bana söylemedi bunu ama bence öyle, yoksa bırak Türkiye'ye dönmeyi, havaalanına adım bile atmazdı."

"Ben şimdi ne diyeceğimi bilemedim."

"Bence bize bir şey demene gerek yok, Kaya'yla konuşsan yeter."

"Siz hiç konuştunuz mu benim hakkımda?" Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladığımda tekrar konuştu.

"Ne dedi?"

"Üzgünüm, ikiz dayanışması, söyleyemem."

"Offf Güneş offf."

"Maşallah, kas reis." Arda'nın havuzun başına gelen Kaya'ya bakarak söylediği şeye Baran ve ben gülerken Sinem konuşmaya başladı.

"Allah bana bağışlasın. Evden çıkaramam ben bu çocuğu şuna bak, Arda'nın bile dibi düştü. Güneş, hiç kıskanmıyor musun Kaya'yı?"

"Niye ki?"

"O böyle uzun, kaslı maslı, sen de kısa, incecik bir şeysin. Evde bunu besleyebilmek için seni beslemiyorlar mı yoksa?"

"Yüzmeden dolayıdır."

"Ya ikizlerin evdeki hayatını merak eden bir ben miyim?" Arda'nın sorusunu Sinem ve Baran da onaylayınca omuz silktim.

"Normal hayat işte, değişik bir şey yok. Gelin isterseniz."

"Ne zaman?"

"Kaya'nın işi bitince."

"Öyle birden, emrivaki gibi olmaz kız."

"Olur olur."

"Ben o zaman İngilizce çalışayım." diyerek çantasından İngilizce kitabını çıkaran Arda ile biz de Kaya'yı izlemeye dönmüştük.

Kaya, anahtarla kapıyı açıp bize yol verince herkes bana baktı, ben de hızla içeri girip ayakkabılarımı ve montumu çıkarıp diğerlerinin de montunu asmasına yardım ettim.

(Babanın Türkçe konuşmalarını aşırı aksanlı hayal edin, ben yazamıyorum çünkü öyle.)

"Welcome guys, oh- Merhaba çocuklar." (Hoşgeldiniz çocuklar.).

"Merhaba efendim." İlk Baran, ardından da aynı şekilde Sinem ve Arda ile tokalaşan babam ardından bize dönmüştü.

"You can spend time on living room." (Salonda takılabilirsiniz.). İkimiz de başımızı sallayarak onu onayladığımızda babam çalışma odasına doğru yürümüş, biz de salona geçmiştik.

İngiltere Prensesi | Yarı Texting  [Tamamlandı.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin