2.

15.9K 301 94
                                    

Günümüz/ 2 Aralık 2020

"Eskiden uyuşturucu kullanan insanlara çok üzülürdüm biliyor musun?" dedim pürüzlü sesimle çektiğim zehrin dumanını verirken. Her gün düzenli yaptığı sporların sonucu olarak kalın kaslı kollarını göğsünde birleştirmiş tüm ciddiyetiyle beni izliyordu. Sardığım cigaradan derin bir nefes daha aldım. "Artık hak veriyorum kullanmalarına. Denemek ister misin?" 

Otun etkisiyle iyice yayvanlaşan konuşmam en sonunda sırıtarak sorduğum soruyla süslenirken kaşları çatıldı. Hadi ama, eskiden bu kadar ciddi değildin. 

Çok sıkıcı.

Kendi kendime güldüm. Bence de. 

Son bir nefes daha alırken külleri eskimiş şortuma döküldü. Daha öncekiler gibi düştüğü yerde ufak bir iz bırakıp sönerken dudağımı büzdüm. "Bir torbacıya göre fazla katısın. Şortum bile daha çok tattı bu güzelliği." 

Oturduğu kum rengi geniş koltuktan kalkarak elimdeki sarmaya uzandı. Kızmıştı. "Bunun son olmasını istemiyorsan saçmalama artık, Deniz." dedi gergin bir sesle. Fakat onu takmayarak derin bir nefes çektim. Ela rengi gözleri alevlendi, bundan nefret ediyordu, biliyorum. İçime işleyerek zihnimi uyuşturan zehrin dumanını üzerime eğilmiş suratına üfledim. 

Yüzüne çarpan dumanla çizgi filmlerdeki kızgın boğalara benziyordu. Kıkırdadım.

Siktir, bu seferkinin kafası daha etkili. 

Sakin olmaya çalışarak bir kez daha dudaklarıma giden elimi yakaladı. Kasıldım. Uyuşmuş zihnimde çığlıklar yükseldi.

Bize dokunmasın.

Sertçe elimi kendime doğru çektim. "Bana dokunma." 

Ellerini işlediği suçun farkında olduğunu belli edercesine yukarı kaldırdı fakat hala üzerime eğildiği yerden çekilmemişti. "Sen de içme artık daha fazla. Bu kadarına izin vermem bile hataydı." 

Onu duymuyordum artık. Otun etkisi artmıştı. Kendimi mutlulukla geriye bıraktım. Sonsuza dek bu anda kalmak istiyorum.  

Her zamankinden daha parlak süslü avizedeki ışığa gözlerimi diktim. Ne kadar güzeldi. Keşke lamba olsaydım. Parlaktı. Yukarıdaydı. 

Ama hep aynı yerde. 

Duraksadım. Tavandaki şık avizeye ciddiyetle bakarak düşündüm. Evet, hep aynı yerdeydi. Üzüldüm avize için. Sonra aklıma geldi. El feneri olalım o zaman gezeriz.

El feneri olalım. 

Diğer benden aldığım onayla gülümsedim. El feneriyiz biz. 

Kıkırdadım, en azından kıkırdadığımı sanıyorum çünkü kaslarım uyuşmuştu. "Uygar, ben el feneriyim." 

Bıkkınlıkla nefesini vererek karşımda oturduğu koltuğa oturdu. Gevşekçe bu halini izlerken ışıktan rahatsız olarak gözlerimi kapattım. Böylesi daha iyiydi. Hem ben el feneriydim, nereyi istersem orayı aydınlatabilirdim. Düşüncelerim birbirine karışmaya başlamıştı. Her kafadan bir ses çıkan kabarık peruklu Orta Çağ mahkemeleri gibi. Gülümsedim.

El feneriyim ben.

----


Bembeyaz bir odadayım. 

Aydınlık. 

Fazla aydınlık. 

El fenerleri sarmış her yanı. Tuhaf bir aydınlatma planı, diye düşünüyorum.

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin