8.

5K 164 163
                                    

Kollarındaki soğuk bedeni yorganın altına bırakıp üzerini örttü genç adam. Ağlamaktan şişmiş gözleri ve altındaki morluklar soluk teniyle birleşmişti, bu haline bakıp iç geçirdi. Huzursuzlukla kalkan göğsü olmasa ölü olduğunu düşünebilirdi. Alkolün etkisi kadının kaybolduğunu fark ettiğinden beridir yok olmuştu, adımlarını odanın dışına yönelterek merdivenlerden indi. Bir kadeh viskiyi doldurup içine buz atmadan koltuğa bıraktı kendini. Gevşemek istiyordu.

Kısa bir an onu bırakıp gittiğini düşünmüştü.

Onu bulamadığı her an deliliğin sınırlarına bir adım daha yaklaşmıştı. İstediğini alamadan yukarıda uyuyan yaralı ruhun dünyayı sonsuza dek terk ettiği düşüncesi öylesine acı vermişti ki bir an aklını kaybettiğini sanmıştı.

Onu tuvalette büzülmüş halde bulduğu hali geldi gözlerinin önüne. Öylesine çaresizdi ki...

Hiddetin damarlarını sardığını hissetti.

Deniz aptal biri değildi aksine oldukça zekiydi. Zengindi, istediğini yapabilecek kapasitedeydi. Fakat hiçbir halt yapmadan ölmeyi bekliyordu.

Zavallı, diye düşündü öfkeyle.

Bu kadar zavallı olması onu oldukça öfkelendiriyordu.

Telefonun ısrarla titrediğini hissedince elindeki kadehi fondipleyerek cebinden telefonu çıkardı. Ekrandaki yazıya bakıp gözlerini devirdi.

"İşiniz bitti sanırım, Çağrı Bey." Sesindeki alaycı tınıyı anlamak için aptal olmak lazımdı.

"Henüz değil, kardeşim. Deniz nasıl?" dedi keyifle telefonun diğer ucundaki boğuk ses.

Yorgun bedenini geriye bırakarak gece kadar kara gözlerini kapattı. "Aynı. Uyuyor şimdi." diye mırıldanırken sıkıntıyla içini çekmişti. Hattın diğer ucundan bir kaç kadın sesi işitirken hoşnutsuzlukla güldü.

Şerefsiz piç.

"Biraz üstüne gitmeye başlasan fena olmaz." dedi Çağrı sıkıntıyla. Kaşlarını çattı. "Bir sene dayanabileceğini sanmıyorum. Ya Atalay onu bulacak ya da bir yolunu bulup senden önce öldürecek kendini. İki şekilde de alamayacaksın istediğini."

Can dostunun haklı olduğunu en başından beri biliyordu. Bir sene demişti o an için karşısında öfkeyle gitmeye çalışan cılız bedene. Giderse her şey kaybedecekti çünkü ve o an için aklına gelen tek fikri sunmuştu. Ümitli değildi fakat kararsız siyah gözlere bakınca doğru yolda olduğunu anlamıştı.

Ölüm fikri, birbirine dolanmış kısa siyah saçlarıyla çökmüş bedenin zayıf noktasıydı.

"Biliyorum fakat çok zor olacak."

"Güvenini kazanmalısın."

Dişlerini sıktı. Bundan emin değildi. "Korkutmayı denesem?" dedi kararsızlıkla.

Hattın diğer ucundan onaylamayan bir ses işitti. "Senden korkacağını mı sanıyorsun? O kızın gözlerine hiç bakmamış gibi konuşma."

Bakmıştı. Ve ölümü görmüştü kendininki gibi simsiyah gözlerde.

Kaybolup giden ruhunu görmüştü.

Başına keskin bir ağrı girdiğini hissetti. "Güvenini kazanmalıyım."

"Evet, dostum." Arkadan seslenen kadın sesleri duydu. "Yarın görüşürüz."

Cevap vermeden telefonu kapatıp yere fırlattı. Başının ağrısını durdurmak ister gibi avuç içlerini gözlerine bastırırken sıkıntı dumanıyla boğulduğunu hissediyordu.

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin