19.

3K 104 107
                                    

Güm. Güm. Güm.

"Biz yanlış zamanda geldik galiba ufaklık."

Güm. Güm. Güm.

"Ama baksana nasıl tatlılar, Çağrı abi."

Güm. Güm. Güm.

"Özgür bizi görünce ağzımıza sıçacak."

Güm. Güm. Güm.

"Bekle fotoğraflarını çekeyim." Gülüşme sesleri.

Sıcacık ve yumuşak bir yerdeydim. Bir kulağıma ritmik olarak atan kalbin sesi, diğerinde henüz algılayamadığım konuşmalar... Zihnim yavaş yavaş açılan külüstür bir bilgisayar gibi kendine gelirken birbirine yapışmış kirpiklerimi ayırmaya çabaladım. Araladığım kirpiklerimin arasından sızan aydınlık sabah olduğunun habercisiydi.

Ben... Biz... Siktir.

Gecenin hatıraları zihnime düştüğünde yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama nafile. Ahtapot gibi sarmalayıp göğsüne hapsetmişti beni. "Günaydın, çifte kumrular." diyen ince sesini duyduğumda başımı kalbinin attığı göğsünden kaldırıp önümüzde dikilen ikiliye çevirdim. Bir elinde telefon 32 diş sırıtan İrem ve tip tip bakan Çağrı gelmişti.

"Ne işiniz var sizin burada?" dedim ters ters. Uykunun verdiği asabiyetin üzerine bir de sıcaklık eklenmişti.

Bir sal beni be adam.

"İkiniz de telefonlarınızı açmayınca birbirinizi boğazladığınızı düşündük. Kazanana bakmaya gelmiştik." dedi Çağrı İrem'e bakarken. İrem gülerken başıyla onayladı.

"Ben senden yana oynadım bahsimi ve uyanık olarak karşılayan sen olduğuna göre..." Elini emreder gibi avcunu açıp Çağrı'ya uzattı. "Dökül bakalım, abicim."

Çağrı ağzının içinde hoşnutsuz bir şekilde homurdanırken cebinden çıkardığı paraları yüzünü buruşturarak İrem'in avcuna bıraktı. Onların anlamsız iddiasını boş verip altımda düzenli bir şekilde nefes alıp vermeye devam eden bedenden kurtulmak için kollarını çözmeye çalıştım ama kaskatı kendine bastırmıştı.

Uyurken bile sinir bozucu olur mu bir insan?

Oflayınca ikilinin eğlenen bakışları bize döndü. "Rahat mısın, Deniz?" dedi Çağrı alayla. Gözlerimi kısıp ters ters baktım ama bakışları çoktan Özgür'e yönelmişti. "Hayvan herif, hala askerdeki gibi uyuyor."

Gülümsememi gizlemeye çalışarak göğsünü dürttüm. Uyanmadı.

Hay sikeyim.

İkinci defa dürttüğümde de göğsü düzenli bir şekilde inip kalkmaya devam ediyordu.

Pekala, benden günah gitti.

Elimi hızlıca kirli sakallı yanağına geçirmemle hırlayarak zıplaması, bileğimi yarı yolda sıkıca yakalaması bir olmuştu. Bakışları gelen tehdidi algılamaya çalışır gibi yarı bilinçsiz etrafta gezindi. "Günaydın." dedim dik dik. Gece karası gözleri odağını bulduğunda önce sıkıca kavradığı bileğimi, sonra kucağındaki kendine hapsettiği zayıf bedenimi, en sonunda da arkamda dikilen ikiliyi süzmüştü.

Kıpırdamadan durup bakışlarını üçüncüsünde durdurdu. "Ne işiniz var sizin burada?" dedi hala uykulu sesiyle. Yeni uyandığı için daha da bariton çıkmıştı sesi.

"Ölüp kaldınız mı diye bakmaya gelmiştik ama anlaşılan ikiniz de canlısınız." diyerek sırıttı İrem. Yeşil gözleri sesindeki imanın parıltılarını taşıyordu.

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin