43.

2.2K 89 135
                                    

Ertesi sabah uyandığımda başımda korkunç bir ağrı vardı.

Anlaşılan dün gece ben sızınca Özgür beni eve geri getirmişti çünkü odamda uyanmıştım. Gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalışırken aydınlık havaya sessiz bir küfür salladım.

Gece güzeldi, gündüzün rahatsız edici ışığına kıyasla.

Karanlık rahatlatıcıydı.

Kısa bir duşun ardından üzerimi değiştirip aşağı indiğimde nefis kokular karşıladı beni.

Mutfaktaydı.

Gri eşofmanının üzerine dar bir siyah tişört giymiş, omzunda beyaz bir mutfak havlusu asılı ocağın başındaydı. Büyük bir ciddiyetle önündeki işe odaklanmıştı. "Günaydın." dedim nefis yemek kokularını içime çekerken. Yandan bir bakış atıp gülümsedi.

"Günaydın, güzelim."

Çıplak ayaklarımla yanına gidip omzunun yanında durdum. "Bu sabah evde kalmaya karar vermişsin bakıyorum?"

Sesimdeki sorgulayan tınıyla şaşkınca bana baktı. "Bugün günlerden ne Deniz?"

Zihnimde kısa süreli bir boşluk oluştuğunda bu yüzüme de yansımış olacak ki boynunu geriye atarak kahkaha atmaya başladı. Damarlarının belli olduğu esmer teninin dikkatimi dağıtmasına izin vermemeye çalışırken kaşlarımı çattım.

"Ne var? Bir anlık haftasonu olduğunu unuttum."

Kahkahalarının arasından parlayan gözleriyle bana bakmıştı. "Seni daha dikkatli bilirdim."

Ben de.

Tamam, itiraf etmeliyim ki son zamanlarda dikkatim oldukça dağılmıştı. Zihnim ondan gelecek bir hamleye odaklıydı sürekli.

Özgür'e ters ters baktıktan sonra kahvaltılıklarla dolu masaya ilerledim. Son krepleri de tabağa aldıktan sonra masaya o da oturdu. Bir süre sessizce kahvaltımızı yaptık.

Yine lezzetliydi hazırladıkları.

"Bugün ne yapmak istersin?" diye sordu bir anda. Gözlerimi ona diktim.

"Bilmiyorum. Belki atölyeye giderim. Ne oldu ki?"

"İrem aradı, birlikte bir şeyler yapalım diyor. Canın istiyorsa gidelim."

Omzumu silktim. "Fark etmez. Gidebiliriz."

Daha iyi bir işim yoktu sonuçta.

Kahvaltıdan sonra gündelik sohbetlerle masayı topladık, bulaşıkları yerleştirdik. İrem bir kez daha arayıp gelip gelmeyeceğimizi sorduğunda geleceğimizi söyleyince sevinçle bir ses çıkartmış, iki saat sonra buluşulacağını söyleyerek emirler yağdırmıştı.

Yüzüne kapanan telefonla kaşlarını çatmış, öfkeyle bakan Özgür'ü dürttüm. "Ne dedi? Nereye gidecekmişiz?"

Sesli bir nefes verirken memnuniyetsiz bir şekilde cevap verdi. "Kampa gidecekmişiz, küçük hanım öyle karar vermiş."

Kamp mı?

"Böyle şeyler son 2 saat kala değil de en azından bir hafta önceden ayarlanmaz mı?" dedim hayretle.

Başını iki yana salladı. "İrem bu. Aklına ne zaman eserse o zaman yapar."

Hayretle gülüp merdivenlere yöneldim. Mart ayına yeni girmiştik, hava ısınmaya başlamıştı yavaş yavaş ama hala üşütüyordu insanı.

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin