29.

2.6K 106 120
                                    

Acı. 

Bacaklarım titriyor. 

Acı. 

Çığlık atıyorum. Acı bacaklarımda, acı ruhumda, acı karnımda, acı her yerimde. 

Acı kesiliyor, karanlığın içinde derin bir huzur hissediyorum. 

Karanlık.

Kendimden ayrı sıcak bir tene dokunuyorum. Karanlık. 

Sıcaklık giderek artıyor, çığlık atıyorum. 

Huzurun yerini tekrar acı almış. Canım yanıyor diye bağırmak istiyorum ama cümleler dudaklarımdan kocaman bir "Hayır!" olarak çıkıyor. Birine yalvarıyorum, sıcaklığı geri istiyorum. 

Haykırıyorum. "Hayır!" 

Canım yanıyor, acı kalbimde.

----

Raporları düzenlemeye devam ederken sıkıntıyla bir nefes aldım.  Başım çatlıyordu. Çantamdan bir ağrı kesiciyi alıp suyla yutarken dün gece gördüğüm kabusu düşünmemeye çalıştım. Dün Özgür'le gece olana kadar atölyede kalmış, ona ahşap oymacılığının sırlarını öğretmeye çalışırken kısa çaplı gülme krizlerine girmiştim. 

Koca ellerinin arasında kaybolan aletleri öylesine kötü kullanıyordu ki...

Sanatın ona uygun olmadığına karar verince küfürler eşliğinde koltuğa geri yatmıştı. Yaptığımız iki günlük tatilin ardından bu sabah yeniden şirketteydik, saatin öğleye yaklaştığını fark edince onlara tanıdığım sürenin ve sabrın sonuna gelmiştim. Parmaklarım İrem'in numarasını aradı. 

Çaldı, çaldı, çaldı. 

En sonunda uykulu bir "Efendim." sesi geldiğinde gözlerimi devirdim. Bu saatte uyuyor olması inanılmazdı. 

"İyi öğlenler, İrem." dedim alayla. "Bakıyorum da kaç gündür yüzümüze bakmıyorsun." İrem homurdanırken arkadan gelen uykulu tanıdık erkek sesiyle kaşlarım havalandı. 

Hassiktir. Özgür bu sefer katil olacak.

"Uygar değil mi yanındaki?" 

İrem uykulu bir onaylama çıkardı. Harika. "Ayılınca yanıma uğra. Şirketteyim. Konuşalım." Bir onaylama daha alınca telefonu kapattım. Ben aranızdakini çözün dediğimde bu kadar çözmelerini beklemiyordum. Aralarındaki yaş farkı nedeniyle Özgür biraz sorun çıkaracaktı.

Bana neyse. 

Bu konuyu sonra düşünmeye karar verip önümdeki raporlara odaklandım bir kez daha. Öğleden sonra İrem arayıp geldiğini haber verince yanına gittim. Özgür bir projenin şantiye alanına gitmişti. Sahil kenarında ufak bir kafeye oturduğumuzda parlayan yüzünü inceledim. Yeşil gözlerinde mutluluk pırıltıları vardı. 

"Şimdi gerçeği anlat bakalım." dedim kahvemden bir yudum alırken. Güldü, gülünce gözleri de güldü. 

"Biz Londra'da bir barda tanışmıştık Uygar'la. Geçen sene." Heyecanlı anlatışına başımı sallayarak karşılık verdim. Üzerindeki yeşil kazak gözlerini daha da ortaya çıkarmıştı. Derken durgunlaştı. "Şey, biz... Ertesi sabah uyandığımda yoktu. Apar topar Türkiye'ye geri dönmüş."

Kaşlarım çatıldı. "Seni öylece bırakıp geri mi dönmüş?" 

İrem yerine rahatsızca kıpırdanırken dumanı tüten fincanı parmaklarının arasına alarak gözlerini kaçırdı. "Sen... İntihar etmeyi denemişsin. O yüzden geri dönmüş." dedi sıkıntıyla. 

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin