25.

2.8K 117 188
                                    

Kıpırdayamıyorum.

Karanlık bir bulut çökmüş üzerime hareket etmeme izin vermiyor.

Kaçmak istiyorum, kıpırdayamıyorum.

Bağırmak istiyorum, dudaklarım mıh gibi birbirine yapışmış.

Kalbim ağzımda atarken siyah bulut yoğunlaşmaya başlıyor. Tek bir noktaya toplanıyor sanki.

Karanlık bulutun içinden bir ışık yayılıyor, üşüyorum.

Bulutun içindeki ışık büyüyüp etrafı aydınlatırken gözlerim kamaşıyor, gözlerimi yumuyorum. Fakat göz kapaklarımın ardından ışık gücünü artırmaya devam ediyor. Üzerimdeki ağırlık artıyor, soğuk artıyor, ışık artıyor. Üzerimdeki ağırlık boğazıma toplanıyor. Nefes alamıyorum.

Nefes alamıyorum.

Can havliyle ellerim boğazımdaki ağırlığa tutunuyor, gözlerimi açıyorum.

Bir çift buz mavisi göz karşılıyor beni. Dudakları bir avcı gibi vahşice gerilmiş, öfkeyle tıslıyor. Ne dediğini anlayamıyorum.

Nefes alamıyorum.

Buzdan parmakları boğazıma sarılı, ciğerlerim bir damla hava için yanıyor.

Çırpınıyorum. Gözlerimden yaşlar akıyor. Nefes alamıyorum.

Gözlerim kararmaya başlıyor. Nefes alamıyorum.

Derken bir anda boğazımdaki elleri kalkıyor, hava ciğerlerime dolduğu anda ateşe veriyor. Birkaç saniye önce yokluğuyla kavrulan ciğerlerim şimdi varlığıyla alev almış. Üzerimdeki devasa cüssesinin izin verdiği ölçüde doğrulup öksürüyorum. Canım çok yanıyor.

Beni boğan elleri bu kez saçlarıma giriyor, sertçe çekiyor onları. "Bir daha kendini aç bırakırsan," diyor. Sesi kulaklarımı kanatıyor, duymak istemiyorum. Varlığı canımı yakıyor. "Seni yatırıp serum bağlarım. Hareket bile edemezsin."

Ağlıyorum. Ölmek istiyorum. Karnım yanıyor, boğazım yanıyor, ruhum yanıyor.

Büyük bir hızla yerimde doğrulurken derin derin nefes aldım. Boğazım sanki gerçekten nefessiz kalmışım gibi yanıyordu. Gözlerimden yaşlar süzülürken dudaklarımı birbirine bastırdım. Odanın içinde günün ağarmaya başladığını belli eden hafif bir aydınlık vardı.

Bir süre sessizce gözyaşı döktüm. Hıçkırık yok, inleme yok, bağırma yok. Sadece sessiz gözyaşları.

Canımı bu kadar yakan şey tehdidinin nedeni miydi yoksa gerçekleştirmiş olması mıydı, bilmiyorum. Belki de ikisi birden.

Kabusun zehrini sessizce zihnimden atıp sarsılan duvarlarımı sağlamlaştırdım. En sonunda sakinleştiğimde gün geceyi çoktan terk etmiş, etraf aydınlanmıştı. Soğuk suyla yüzümü yıkayıp gözyaşlarımın izini sildim. İrem'in gelmesine daha vardı ama uyuyamazdım artık. Bu yüzden adımlarım aşağıya, mutfağa yöneldi.

Uzun zamandır ayaküstü hazırladığımız kahvaltılarla geçiştiriyorduk. Bugün tatil olduğundan daha insancıl bir şeyler yiyebilirdik. Evin ihtiyaçlarıyla ilgilenen birileri vardı. Yemek yapmasalar da temizlik ve alışveriş gibi işlerle onlar ilgileniyordu. Özgür bir tek yemek yapmalarını istemiyordu çünkü. Hoş kimsenin ondan daha iyi yemek yapabileceğini düşünmüyordum ama neyse.

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin