17.

2.8K 102 120
                                    


1 Yıl Önce

Sallanan bedenler, terle harmanlanan vücutlar, birbirine karışan nefesler, temas eden tenler...

Müziğin bas sesleri içinde gümbürderken insan selinin arasında kapalı gözleriyle dans etmeye devam etti. Her bir notada kendinden geçmişçesine sallanıyor, yanındaki diğerlerinin tenlerine temas ediyordu. 

Yaşadığını hissediyordu iliklerine kadar.

İnce boynundan akan terler askılısının altında kaybolurken susuzlukla yanan dudaklarını yalayarak gözlerini açtı. Tüm vücudu su ihtiyacıyla yanıyordu. Su, diye düşündü genç kadın. Su içmeliyim.

Kendinden geçerek dans eden bir kadın kollarını ona dolamak istediyse de uzanan ellerini ittirerek pistin dışına çıkmak için ufak adımlar attı. Hareketli kalabalığın içinden kimi zaman ittirerek kimi zaman diline dolaşmış özür sözcükleri mırıldanarak dışarıya ulaştığında susuzluk alkolün etkisini bastırmıştı bile.

Bara ulaşarak boştaki bir sandalyeye oturduğunda nefes nefese kaldı. Barmene su istediğini belirtirken yanındaki sandalyeye oturmuş bedeni fark etmemişti.

İlk bardağı ihtiyaçla içti kadın, ikincisini istedi. Barmen doldurduğu ikinci su bardağını ve hemen yanına bir içki kadehini bıraktığında kadehe uzanan uzun ince parmakların sahibini merak etti genç kadın. Yeşil gözlerini parmaklardan yukarıya, sahibine çevirdi.

Esmer teninin altında bile şiddetle çarpan damarın bulunduğu kalın boynu gördü önce. Sonra sıkıntıyla birbirine bastırılmış dolgun dudakları, sinekkaydı tıraşlı keskin yanaklarını, düzgün burnunu ve en son hüzünlü ela gözlerini. Hüznünün sebebini merak etse de bakışlarını zorlukla bu yakışıklı yüzden ayırarak elindeki su bardağına dikti.

Adam yanındaki güzel kadının bu bakışını fark etmişti fakat aklı klinikte bıraktığı kardeşindeydi. Londra'ya uçmadan önce bir kez daha görmeye gittiğinde kendisini görünce öfke nöbetine girmişti kardeşi, çığlık çığlığa bağırarak ortalığı yıkmıştı. Ona nefretle bakan kömür karası gözlerini düşününce dudaklarından çıkan küfre engel olamadı.

"Sikeyim." diye mırıldanarak içkisinden bir yudum aldığında, genç kadın ülkesinden çok uzakta anadilinde duyduğu küfürle büyük bir şaşkınlığa uğramıştı.

"Türk müsünüz?" dedi hayretle. Adamın ela gözleri üzerine kaydığında merakla bekliyordu.

"Belli ki." diye cevapladı adam kadının şaşkın sorusunu. Yüzüne yansıtmasa da kendisi de şaşırmıştı Londra'nın ortasında bir bar köşesinde genç ve güzel bir Türk'le karşılaştığına.

Üzerinde dolaşan ela gözlerdeki hüznü silmek istedi genç kadın. Adamın geniş omuzları sıkıntıyla içine çökmüştü. "İrem ben." dedi elini uzatarak. Genç adamın büyük parmakları elini kavradığında nefesini tutmuştu. "Uygar."

Birbirine tutunmuş iki ten o loş bar köşesinde ruhlarının da karışmasına sebep olmuştu.

Adam kadının yeşil gözlerindeki ışığa çekildiğini hissetti pervane misali, kadın adamın ruhundaki yarayı kapatmak istedi.

O loş bar köşesinde kısa bir süre birbirine tutunan iki ten, çoktan geleceği ateşe vermişti fakat bunun farkında değillerdi.

Zaman aktı, aktı, aktı.

Mekandaki insan sayısı giderek azalırken aralarındaki sohbet gittikçe koyulaşmıştı. Genç kadın gülümseyerek adamın yüzüne baktığında bundan sonra olacakları en derinlerinde arzuladığını fark etti. Adamın yüzündeki hüzün biraz olsun yumuşayarak yerini mutluluğa bırakırken mekandan birbirlerine tutunarak çıktılar.

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin