46.

2K 84 26
                                    

25 Kasım 2019

Dört katlı, krem rengi boyaya sahip bir bina.

Kış şehrin üzerine çoktandır geçmiş, bir gece önceki fırtınanın tuğlaları dövdüğü yerler yeni yeni kurumakta.

Alt yapısı zayıf şehrin sokaklarında çağlayan seli, suya aç betonlar çekmiş. Bir kadın ve elinden tuttuğu küçük bir çocuk yürüyor sokakta. Çocuk su birikintisine atlayınca çamurlu damlalar kadının pantolonuna sıçradı, kadın öfkeyle çıkıştı çocuğa.

Onları gözlemleyen bir çift siyah gözden habersiz.

Genç kadının dudakları kullandığı antidepresanlardan kurumuş, gözleri uykusuzluktan morarmıştı. Göz rengi öylesine koyuydu ki göz bebekleri görünmüyordu.

Kadının çocuğun kolundan hışımla çekmesi hoşuna gitmedi, müdahale etmek istedi. Ama cılız bedeni öylesine güçsüzdü ki oturduğu sandalyeden kalkıp yatağına bile gidemiyordu.

"İlacını getirdim. İç lütfen Deniz."

Bakışlarını kapıdan giren hemşireye çevirmedi. Adını söylemişti aslında hemşire ilk geldiğinde ama öğrenme zahmetine girmemişti genç kadın. Hemşire beyaz renkli ufak bir hapı ve karton bardaktaki suyu hemen yanındaki sehpaya bıraktı, içmesi için bakışlarıyla taciz etmeye başladı.

Gözlerini devirme isteğine karşı çıktı kadın zorlukla, kanı çekilmiş soğuk parmaklarıyla hapı diline koydu. Suyu içerken hemşirenin sıradan yüzüne bakıyordu. Karton bardağı yerine geri bırakırken bakışlarını yine cama çevirdi.

Hemşire odadan çıktı.

İçinden saymaya başladı kadın.

Bir, iki, üç...

Kırka geldiğinde artık katı boşalttığından emindi.

Çıkmaya başlayan yirmilik dişlerinin arasına sakladığı hapı eline tükürdü, aynısından onlarca bulunan yatağın altına attı. Hap kendi gibi çürümeye yüz tutmuş onlarcası arasında yerini aldı.

İlaçlarını almayalı haftalar oluyordu.

Onlarsız daha mutluydu.

İlaç uyuşturuyordu onu, zihninin işlemesini engelliyordu.

Oysaki kadının çok istediği ölüme kavuşması için zihnine diri ihtiyacı vardı.

Bir süre daha camdan dışarı izledi, üzerindeki ince hasta kıyafetinden tenini yalayan soğuk havayı takmamaya çalıştı. Kırmızı renkli küçük bir araba yanaştı binanın önüne. Hangi markaydı bu?

Hatırlayamadı.

İçinden öfkeyle bir küfür salladı. Bunu bile hatırlayamazken nasıl ölmeyi becerecekti bilmiyordu.

Arabadan inen küçük bedeni görünce kalp atışları hızlandı. Son görüşmelerinin üzerinden kaç hafta geçmişti bilmiyordu ama tekrar gelmişti kadın. Öfkelendi, çok öfkelendi.

Onunla görüşmek istemediğini defalarca söylemesine rağmen inatla gelen genç kadına çok öfkelendi.

Yüzüne her baktığında canının yandığını görmüyor muydu?

Gerginlikle parmaklarını siyah saçlarının içinden geçirdi. Az sonra yapacakları kalbini yoruyordu. Düşündükçe nefesi tıkanıyordu.

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin