fourteen

25.9K 1.4K 274
                                    

Tuğrul

Hayatta hemen hemen herkesin ödeyeceği bedeller olmuştur, en azından benim oldu. Asla yapmam dediğiniz basit bir şeyi bile o an için yapmak zorunda bırakılabiliyorsunuz. Sizi iten her neyse dönüp dolaşıp yakanızı bırakmıyor, hep bir adım arkanızda oluyor. Nefesini ensenizde bile hissedebiliyorsunuz bazen, o kadar yakınınızda oluyorlar çünkü. Bir adım uzağınızda değil hep size ulaşabilecekleri yerde duruyorlar...

Vicdan, 6 harf ama ne büyük bedeller sığıyor içine ne yaşanmışlıklar ne izler birikiyor kelimenin içinde. Öyle değil mi? Öyle, tabii. Hani derler ya boyundan büyük işlere kalkışma diye. Gerçekten de kalkışmamalıyız, boyumuzdan büyük işlere. Bi tarafı çok mutlu ederken diğer bir tarafı yıkabiliyoruz bazen. Ama en önemli kişi biz değil miyiz neden sürekli başaklarının mutluluğunu düşünüyoruz, önemsiyoruz ki? Bu durum bizi iyi bi insan yapar belki ama karşımızdaki bunu iyilikten daha çok saflık olarak algılıyorsa bu işe bir dur demeliyiz!

"Tuğrul, gelebilir miyim?" Kapıdan içeri kafasını sokan Efe'yi baş işaretiyle onayladım. Kapıyı kapatıp tam karşıma geçip oturdu. Derince bir nefes verirken içindeki sıkıntısını buradan anlayabiliyordum. En zoruda buydu işte, kendi ellerinle vermek o'nu... "Gözde geldi, aşağıda seni bekliyor." Oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru ilerledikten sonra gözlerini birkaç saniye kapatıp geri açtı ve bana döndü. "Ona iyi davranmaya devam et Tuğrul. Senin yüzünden ağladığını görürsem-" bu bende bardağı taşıran son damla olmuştu. Göz göre göre buna daha fazla müsaade etmeyecektim, etmemeliydim. Hızlıca kafamı sağa sola salladım ve birkaç adım atarak burnunun dibinde bittim. "Gözde'den ayrılacağım!"

Söylediklerime sinsice gülerken hiç beklemediğim bir anda gözümün altına bir yumruk salladı. Şaşırmadım desem çok mu acı olurdu? Ne yazık ki, şaşırmadım. İlk değildi ve maalesef son da olmayacaktı. Kendini ne kadar yıprattığının farkında bile değildi! O kız için kendinden bile vazgeçmesi akıl kârı değildi ama yinede dinlemiyordu işte. "O kız için kaçıncı kavga edişimiz bu? Ha, kaçıncı bu?" Omzundan ittirdiğimde milim yerinden oynamadı. İşaret parmağını gözümün önünde sallayarak tehditkâr bir şekilde konuştu. "Seni son kez uyarıyorum Tuğrul. Gözde'yi üzmeyeceksin!" Parmağını sallayan eline bi tane vurdum ve omuz atarak odadan çıktım. Bu saçma oyuna daha fazla katlanamayacaktım, acilen bitmesi gerekiyordu. Merdivenlerden hızlıca inerken arkamdan da bağıran Efe'ye kulak vermemeye çalışıyordum. "Bana bak lan tek kelime edersen ağzını burnunu kırarım senin!" Bende içimde biriken öfkeyle aynı şekilde karşılık veriyordum. "Hadi bi denesene, bi dene. Şu beş para etmez kız için düştüğümüz duruma bak." Merdivenlerden inip kollarımı iki yana doğru açarak karşımda duran ağabeyime baktım. Ah, pardon yoksa Efe mi demeliydim? Abi demeyi bile yasaklamıştı bana. Hepsi Gözde'nin suçuydu ama bütün bedeller Tuğrul'a ödetiliyordu.

"Neler oluyor?" Hiçbir olaydan haberi olmayan anneme baktım uzun süre, o da bu birkaç ayda yıpranmıştı. Oğullarını böyle kedi - köpek gibi görmek bir anne olarak onu da üzüyordu biliyordum. Ama elimden ne yazıkki  ir şey gelmiyordu. Belki bilseydi bu saçma oyuna son verir Efe'yi de kendine getirirdi. Ama tıpkı babam gibi anneminde hiçbir şeyden haberi yoktu. "Bir şey yok anne, sadece Tuğrul'a nasihat veriyordum." Öyle değil mi dercesine bana bakan Efe'yi ardımda bırakarak salona doğru ilerledim. Koltukta oturan Gözde'yi görmemle karşısına geçip oturdum ve ellerimle oynamaya başladım, her stres yaptığımda istisnasız ellerimle oynar hale gelmiştim. Bana bakan iki çift meraklı gözlere diktim gözlerimi. Sanırım yapabilirdim, bu saçma oyuna son vermek benim elimdeydi.

"Gözde bak, seni severim bilirsin. Ama-" lafımı kesen Efe'ye baktım kim bilir bu oyunu devam ettirmek için ne yalanlar sıralayacaktı. "Gözde bize biraz müsaade eder misin?" Gözde anlamsız bakışlarla bana doğru baktığında başımla onayladım onu. Oturduğu yerden kalkıp kapıyı çarpıp çıktı. Gözde'nin oturduğu yere oturan Efe gözlerini ellerime dikti. O da çok iyi biliyordu ki streslendiğimde bunu yapardım. Elleriyle ellerimi ayırıp tuttu. "Kes şunu! Anlayacak." Ellerini ittirip hışımla oturduğum yerden kalktım. "Anlasın, anlasın ki artık Efe onu çok seviyor. Anlasın ki sırf Gözde beni sevdiği için Efe aşkını içinde yaşıyor. Anlasın ki ben onu sevmiyorum, asıl onu sevenin sen olduğunu anlasın abi." Yerde olan bakışlarını bana doğru çevirdiğinde afallamış görünüyordu. Sanırım aylar sonra ona abi dememi ilk defa duyduğu içindi. "Bana bir daha abi demeyecektin!" Dudağımı dişlerimin arasına alıp gözlerini kapattım bir süre. Cümlelerimi iyi seçmem gerekiyordu. "Bak, sen benim abimsin ve ben sana Efe değil abi demek istiyorum hepte öyleydi bu zamana kadar. Ne zaman sen Gözde'ye aşık oldun işte o zaman bizim aramız açıldı. Gör artık abi bu kız sana iyi gelmiyor. Ne kadar daha Gözde'ye aşık numarası yapacağım ben? Benimde bir hayatım var kaç ay daha nazını çekebilirim sevmediğim bir insanın? Onu sevenin sen olduğunu anlat ona. Hem belki beni sevmeyi bırakır ve gerçek aşkı sende bulacağını anlar." Söylediklerime karşın elini saçından geçirdi ve oturduğu yerden kalkarak salonun ortasında volta atmaya başladı. Hem yürüyor hemde söyleniyordu. "Saçmalayı kes! Gözde sana aşık ve sende onu mutlu etmek için her şeyi yapacaksın. Duydun mu beni Tuğrul?" Masanın üstünde duran vazoya elimin tersiyle itip yere düşmesini sağladım. Parçaları yere birer birer saçılırken Efe ifadedesiz bir şekilde yüzüme bakıyordu. "Peki ben, beni kim mutlu etmek için her şeyi yapacak? Bak bu vazoya iyi bak parçalarına, aynısı gibi nasıl yapıyorsan yerine koyacaksın onu. Belki o zaman affederim seni, abi."

Vamos Nos Encontrar & TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin