fifty - six

10K 651 151
                                    

Selam güzellikler, uzun bir ara olduğunun farkındayım sadece biraz ara vermek istedim çünkü öylesine bir bölüm atmak istemedim.

Şimdi tekrar oturdum ve yazıyorum :)

Bu arada biraz konuşalım bölüm sonu, kaldığımız yerden devam ediyor muyuz?

***

Nisan

Neden sorusu zihnimizde bir yerlerde sürekli tekrar ediyor değil mi? Bir şeyler anlatmak istiyoruz bazen ya da sadece anlaşılmak istiyoruz. Etrafımızdakilerin bizi yargılamasından önce bizi dinlemesini bekliyoruz belki de. Anlaşılmak, herkes ister değil mi? Ben artık anlaşılmak istemiyorum, dinlenilmek bile... ağır geliyor bazı şeyler bilmiyorum.

Kaldıramıyorum çoğu zaman.

Defalarca düştüğüm yerden destek aldım ayağa kalkarken hep.

Of...

Bilmiyorum ya da aldığımı zannettim ayağa kalktım belki de ama kim bilebilirdi ki kalktığım yerlerden defalarca kez ayaklarımın altından zeminin kaydığını.

Kaçabilsem keşke, huh kaçmak mı? Nefes almak belki de kaçmak. Ya da sadece yalnızlığa karışıp yok olmak. Buhar olup gökyüzüne uçmak istiyor muydum, bilmiyorum. Belki de uçmak için kanatlara ihtiyaç yoktur. Kafamızın hiç uyuştuğunu hissetik mi? Çok fazla düşünceler varken beynimizi bir nebze olsada düşündük mü? Ah, evet. Yine düşünmek dedim değil mi? Ne yapıyorduk, hah evet... düşünmüyorduk.

Ya da sadece düşünüyor muyduk?

Hiçbir soruna çözüm bulamadan deliriyor muyduk?

Kaçıyor muyduk her şeyden ve herkesten, yapmamalıydık ama değil mi? Yalnızlık iyi bir şey mi? Nerede yanlış yapıyorduk, oysaki iyi değil miydik? Kim iyiydi, ben mi sen mi?

''Nisan, ne yapıyorsun burada tek başına?'' Başımı dizlerime gömdüğüm yerden kaldırıp sesin sahibine diktim gözlerimi. ''Ha?'' Bir - iki adım atıp yanıma geldiğinde daha da sindim yerime. Ellerini dizlerimin üstüne koyup gözlerini üzerimde gezdirdi, hissetmiştim. ''Ne yapıyorsun burada tek başına, demiştim.'' Ellerini ittirip sindiğim yerden kalktım ve elimle kapıyı gösterdim. Kekelememeye çalışarak konuşmayı diledim. ''Lütfen git, iyiyim ben. Daha da iyi olacağım.''

Az önce benim oturduğum yere iyice çöktü ve sırtını duvara yasladı. Ayaklarını öne doğru uzatıp kollarını iki yana salladı. Bakışları yine benim üstümde gezinirken bundan rahatsız olduğumu hissettim. Elimle gösterdiğim kapıya doğru bakıp iç çekti. ''Yorgunsun galiba. Yoksa konuşurdun değil mi?'' Başımı iki yana sallayarak söylediklerini redddettim. ''Beni, rahat, bırak. Lütfen...'' Derin derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. İçimden sayı saymaya başladığımda kalkıp gidişini görmek beni birazda olsa sakinleştirmişti.

''Tekrar gelmemi ister misin?'' Sorduğu soruya birkaç dakika verecek cevap bulamasam da benim cevabımı beklemesi yutkunmama sebep olmuştu. Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatıp konuşmak için dudaklarımı araladım, ona bakmayarak konuştuğumda başımı da yastığa gömmüştüm. ''Gelmene gerek yok, sağol...'' Sadece kapı kapanma sesini duyduğumda gözlerimden dökülen yaşlara engel olmadım. Hem ne demişti? Ağlamamak  için kendini sıkma, bırak boşluğa doğru bağır, ağla...

Sol tarafımda ne zamandır orada olduğunu bilmediğim kulaklığımı elime alıp cebimden telefonumu çıkardım. Biraz soyutlanmam gerekiyordu değil mi?

Evet, biraz soyutlanmam gerekiyordu.

Değil mi?

Kulaklığımı kulağıma takıp sweatshirtümün şapkasını başıma geçirdim. Ellerimi bacaklarımın arasına sokup ısınmayı bekledim. Ya da üşümemiştim bilmiyorum, belki de üşümüştüm? Ellerim soğuktu ama üşümüş müydüm? Belki, biraz.

Vamos Nos Encontrar & TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin