Nisan
Her kız için babası onun kahramanıdır ve genelde de ilk aşkları babaları olurlar. Benim hiç kahramanım olmadı, baba diyebileceğim bi adamda yoktu. Babamı tanımıyordum, hiçte görmemiştim zaten. Benim için yabancıdan farksızdı.
Gruptaki arkadaşlarımdan bile yabancıydı o adam. İçimde bir yerlerde 'baba' kelimesi benim içimi okşamıyordu. O kadar yabancı bir kelimeydi ki benim için sanki bilmediğim bir ülkede yapayalnız kalmak gibiydi. Dilini bilmediğim bir ülke, kendisini daha önceden hiç tanımadığım bir 'baba' ikiside eş değerdi gözümde. Bi fark göremiyordum!
Onu merak ediyor muydum. Sanırım, hayır diyeceğim. Annemi ve beni yıllar önce terk etmiş bir adamın babalık yapmasına ihtiyacım yoktu, bu zamana kadarda olmamıştı zaten. Onun varlığını hiç hissetmemiştim. Benden haberdar mıydı onu bile bilmiyordum.
Annemle gönül eğlendirip bir paçavra gibi kenara atmıştı onu. Annem ise bana bakabilmek için bütün işlerde çalışmış, çabalamıştı. Annemin bana hamile olması üzerine annem kendi ailesine gidip bir bir durumu anlatmış ama maalesef annemi kapı dışarı etmişler.
Ona 'hayat kadını' gözüyle bakmışlar. Hor görmüş, ezik demişler. Ama annem yinede pes etmeyip beni bu yaşıma kadar getirmeyi başardı. Hem de hiç kimseden yardım almadan, tek başına.
Hiç kimseye ihtiyacımız yoktu bizim, annemle birbirimize yetiyorduk. Kimsenin el uzatmasına da gerek yoktu. Biz birbirimize sahip çıkıyorduk. Bir kız 'babası' olmadanda yaşayabiliyordu, başarılı olabiliyordu. Ben bunu küçük yaşımda öğrenmiştim.
O zamanlar bunu kafama kazıya kazıya kabul ettirmiştim kendime. Zordu, evet. Bir kız çocuğu için babasızlık kötü hissettiriyordu. Herkesin babası her zaman yanındayken sen onlara uzaktan öylece bakabiliyordun sadece. Neden? Çünkü senin baban sen dünyaya gelmeden seni terk etmişti, seni istememişti.
Ve belki de başka bir yerde bambaşka bir hayatı vardı. Bilemezsin işte Nisan, bilemezsin. Kiminle, nerede, ne yapıyor, kaç çocuğu var, çocuğu oldu mu? Ya da kızı var mı? Seni değilde kızını tercih ettiği için kızıyor musun? Kızamazsın işte, seni istemeyen birine kendini zorla kabul ettiremezsin...
Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip aynadan kendime baktım, her ay Ocak'ın 1'in de oturur ağlardım. Sanardım ki babam bu doğum günümde gelecek, kızım diyip kocaman sarılacak ama hiçbir zaman öyle bir şey olmamıştı. Ve babam 18. Yaş günümde de olmayacaktı. Kimi kandırıyordum ki? Aptal kendimi mi? Ah, evet aptal kendimi kandırıyordum.
Kendime çeki düzen verip mutfağa doğru adımladım. Annem her yaş gümümde kendi elleriyle hazırlardı pastamı. Bir yanım buruk olsada üflerdim mumları birer birer. Önceleri babamın gelmesi için dilek dilerken şimdiyse eğitim hayatım için iyi bir üniversite dileyecektim. Kim bilir, belki bu dileğim gerçekleşirdi.
Annem elindeki pastayı buzdolabına koyarken göz göze geldik. Bana kocaman gülümsemesiyle bakıp pastayı buzdolabına koydu. Ve yanıma gelip bana sımsıkı sarıldı.
Sanırım ağladığımı anlamıştı. Anneler anlamaz mıydı? Sahi, anlardı değil mi? Anlardı, tabii. "Bir varmış bir yokmuş annesinin prensesi yine doğum gününde duygusallaşmış." Annemin söylediklerine gülerken neden bu kadar sulu göz olduğumu anlayamıyordum. Evet, duygusal bir insandım. Hemde fazlasıyla.
Annem duygusal biri değildi ya da zamanla duyguları körelmişti, bilmiyordum. Ama eğer o adam duygusal biriyse ondan bir parça taşımakta sinirlerimi bozmaya yetiyordu. Saçmalama Nisan, şu an çıkıp gelse yelkenleri suya indirirsin. Bilmem, belkide canım yana yana yinede kabul ederdim onu. Sonuçta gelmişti değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vamos Nos Encontrar & Texting
Teen FictionSıkıntıdan patlayıp beş numara birden sallayıp, salladığı numaraları bir gruba toplayan kızımızın macera dolu yolculuğunda onu ve yeni tanıştığı arkadaşlarını bu yolculukta nelerin bekleyeceğini okumak istiyorsan, gel hadi. Sen de gruba davetlisin...