sixteen

25.5K 1.4K 326
                                    

Kavin

Şu yaşadığım hayatta 'hayır' deme lüksüm hiçbir zaman olmadı. Her şeye evet dediğim için belkide bu kadar çok ezildim, hor görüldüm. Bilmiyorum, bambaşka insanlar ne kadar şanslılar belkide... veya ne kadar şanslı olduklarını bilmiyorlar. Başınızı sokabildiğiniz bir eviniz varsa şanslısınız, akşam işten gelen babanıza sarılabiliyorsanız şanslısınız, nereye giderseniz gidin sizi merak edip arayan bir anneniz varsa şanslısınız! Evet, çok şanslısınız. Bir eve, bir yuvaya ve bir aileye sahipseniz bu dünyanın en zengin insanı sizsiniz. Bakın etrafınıza, hâlâ annenizin yemeklerini yiyebilip, babanızla sohbet edebiliyorsunuz. Ne eve para getirmek zorundasınız ne de sizden yaşça küçük kardeşinize bakmak zorundasınız...

Peki, kimdir bu Kavin?

Kavin Aden'in afilli bir hayat hikayesi yok, öyle süslü bir kızda değilim. Zengin hiç değil, her istediğim önüme gelmez aksine ne buluyorsam onu yerim. Ayraz'la ilgilenmek durumundayım ve en önemlisi bu ev denilen yerde kalabilmek için çalışıp para getirmek zorundayım! Ah, ne kadar ev denilebilirse tabii. Benim için sokakta kalmak bir problem değildi ama Ayraz çok küçüktü, hava soğuk olduğu zamanlarda dışarıda kalsaydık eminim ki hastalanacaktı. Ve maalesef onu doktora götürmeyi bırak karnını doyuracak beş kuruş param yoktu. Hiç istemeyerekte olsa amcamların evine gelmekten başka çarem kalmamıştı, her seferinde Ayraz için katlandığımı hatırlatıp duruyordum kendime. Yoksa çoktan saatli bomba gibi patlardım ama neyse, Ayraz için Kavin, o daha çok küçük sen sokakta yaşayabilir, başının çaresine bakabilirsin ama Ayraz'ın bir eve, sıcaklığa ve iyi beslenmeye ihtiyacı var. Amcanların yanında kalmak zorundasın çünkü kiraya çıkacak kadar maddi durumun yok. Hem olsa bile sabahları fakülteye gidip akşamları işte çalışıyorsun Ayraz'ı kime bırakacaksın? Bakıcı tutsan aldığın maaşın 2 katını ister zaten. Mecbursun burada kalmaya, Ayraz için mecbursun!

Her saat kendime hatırlatıyordum, bir diklenmem ya da kazandığım parayı amcamlara vermemem bizim sonumuz olurdu. Evden atılırdık ve bu Ayraz için hiç iyi olmazdı. Zaten anne ve baba yokluğu çekiyordu birde evden atılmamızla beraber kalacak yerimizin olmaması onu fazlasıyla etkilerdi. Özelliklede 7 yaşındaki bir çocuk için. Birazda anneme ve babamada kızıyordum, beni düşünmedilerse giderken Ayraz'ı da mı düşünmediler? O nasıl yapacaktı annesiz, babasız? Evet ben ablası olarak her zaman yanındaydım ama yetmiyordu işte, yetemiyordum ona... Ayraz hep anne sevgisini, baba şefkatini arıyordu, gözlerinden anlayabiliyordum bunu.

İş çıkışı eve düşüne düşüne gelip anahtarla kapıyı açtığımda karşımda dikilen amcamı ve hemen arkasında eli belinde bekleyen yengemi görmeyi beklemiyor değildim. Şaşırmamıştım, çünkü bugün maaşın yatma günüydü. Her zamanki gibi tümünü çekmiştim ve şimdi amcam elini uzatmış parayı ona vermemi bekliyordu. Tereddütsüz bir şekilde çantamdan çıkardığım zarfı amcamın eline bırakıp Ayraz'ın yanına gittim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde eski evimizden getirdiğimiz oyuncaklarıyla oynadığını görünce rahatladım. Beni sadece akşamları görüyordu ve bu onu huzursuz ediyordu farkındaydım ama elimden başka bir şeyde gelmiyordu. Eğer çalışıp para getirmezsem amcam bizi evden atardı ve bizim annemle babamın mezarından başka gidecek yerimiz yoktu.

Ayraz oyuncaklarıyla oynamaya devam ederken çantamı kenara bıraktım ve yanına gidip oturdum. Saçlarını karıştırmaya başladığımda asık yüzü mutlu hâle bürünmüştü. Bu da benim bütün yorgunluğumu alıp götürmüştü. "Yemek yedin mi sen bakayım armut kafa?" Ona armut kafa dememi seviyordu, bende ona bu şekilde hitap etmeyi seviyordum çünkü gerçekten armut kafaya benziyordu. "Evet, yedim kavuncuğum." Ben nasıl Ayraz'a armut kafa diyorsam o da bana kavun diyordu. 7 yaşında olmasına rağmen hâlâ adımı söyleyememesine serzeniş ediyor olsamda Ayraz'ın bilerek kavun dediğini düşünüyordum. O öyle mutluysa benim için pekte bir sorun olmazdı hâliyle.

Küçük ellerini göbeğine götürdü ve ovalamaya başladı. "Bayağı da yemişim büyük kavuncuk." Ellerini tutarak yere yatırıp anında gıdıklamaya başladığımda kahkası odayı delip geçiyordu. Ve omu mutlu etmekte beni mutlu ediyordu. "Öyle mi küçük armut kafa." Söylediğime gülmeye devam ederken kapının aniden açılmasıyla ikimizde o tarafa döndük. Yanılmadığım gibi yengem gelmişti, yine ses yaptığımızı söyleyip azarlayacaktı, bir ton laf yemeğe hazır mısın Kavin Aden diyorsanız, evet sanırım hazırım.

"Ne bu gürültü böyle, sesiniz ortalığı götürüyor. Hele Kavin hanım sana ne oluyor? Çocukla çocuk olunduğuda sende görülmüş." Bir elinde ıslak sarı bezi diğer eli belinde bize çemkiren yengemi umursamayarak yerdeki oyuncakları toplamaya başladım. Ve her zamanki gibi ona cevap vermediğimi gören yengem kapıyı çarpıp gitti. Yine 1 saat söylenecekti anlaşılan. Köşeye sinmiş Ayraz'a gülümseyip saçlarını karıştırdım. "Armut kafa." Eliyle ağzını kapatıp güldüğünde bende onun bu hâline gülmüştüm. "Büyük kavun." Bende onun gibi elimle ağzımı kapatıp güldüğümde hoşuna gitmiş olacak ki oturduğu yerden kalkıp kollarını boynuma doladı. "Kavuncuk benim uykum geldi, bana annemin anlattığı masallardan anlatır mısın?" Her gece uyumadan önce Ayraz benden annemin ona anlattığı masalları anlatmamı isterdi.

Bende tekrar tekrar en baştan farklı farklı masalları anlatırdım. Kollarını öpüp saçınada öpücük kondurdum ve kucağıma alıp yatağa yatırdım. "Pijamalar önceden giyiliniyor artık, şaşırma tepkisi mi göstermeliyim armut kafa?" Şirince sırıttığında iki yanağındaki gamzeler ortaya çıkmıştı. Onun bu hâline bende sırıtmıştım. Kafasını aşağı yukarı salladı ve elimi tuttu. Annemde vefat etmeden önce Ayraz'a masal anlatırken Ayraz hep annemin elini tutardı. Nedenini hâlâ bilmiyordum. Şimdi de benim elimi tutmaya başlamıştı. Soramıyordum da neden her gece uykuya dalmadan önce elimi tuttuğunu, sanırım alacağım cevaptanda korkmuyor değildim biraz. Sırtımı yatak başlığına dayadım ve saçlarını okşamaya başladım, Ayraz gözlerini kapatırken bende masalı anlatmaya başlayacaktım ki kapı tekrardan aynı sertlikle açıldı.

Bu sefer gelen amcama bezgin bakışlarla bakmaya başladım. "Bu para eksik hemde 10 lira, ne halt yedinde harcadın nankör. Neyin eksikte bizim boğazımızdan kesiyorsun?" Ayraz, amcamın gelişiyle kapattığı gözlerini sıkı sıkı kapatmaya devam ederken bir yandan da tuttuğu elimi sıkıyordu. Korkuyordu ve ben artık ona bu korkuları yaşatmak istemiyordum. "Kar yağdı kar yerler buz tutmuştu, kayıyordu. Otobüse bindim öyle gittim işe, ne yapsaydım hem? Telefon açıp kar yağdı ben gelemiyorum mu deseydim? İşten kovsalardı beni sonra bunu mu isterdin?" Çemkirdiğimde parayı yeniden saymaya devam ediyordu. Kafasını saydığı paralardan kaldırıp bana baktığında başını salladı. "İyi, bir daha olmasın. Her zaman yürüyerek gidiyorsun zaten. Aldığın parayı bir daha yol parasına harcama."

Seslice bir nefes verdiğimde tam kapıdan çıkıp gidecekti ki tekrardan bana döndü. "Bu arada yengen kalksın odunları toplasın getirsin diyor. Hiç itiraz etme o küçük velet üşüyor unuttun mu? Hasta olur bir de başımıza kalmasın. Kalk git getir sobaya atalım zıbarıp yatın sonra. Benim hastanelere verecek param yok!" İçimden o parayı sen değil ben eşek gibi çalışıp kazanıyorum demek gelsede sesimi çıkarmadım. Geldiği gibi geri giden amcamın arkasından ağzımın içinden bir küfür savurdum.

Sıktığı elimi bırakan Ayraz bana sırtını döndüğünde battaniyeyi iyice kendine çekti. "Hadi topla kavuncuk, amca sonra bağırıyor." Üzgün gözlerle Ayraz'a baktığımda yanağına bir öpücük kondurdum. "Toplayıp geliyorum ve geldiğimde sana annemin masallarından anlatacağım tamam mı armut kafa?" Bana dönmeden kafasını salladığında oturduğum yerden kalktım ve dolaptan montumu çıkardım. Hava hâlâ ısınmamıştı ve çok soğuktu. Önümüzdeki birkaç gün içinde yine kar bekleniyordu bu sefer işe nasıl gidip geleceğimi merak ediyordum doğrusu. Odadan çıkıp dış kapıya yöneldiğimde ardımdan bağıran yengeme sabır dilenerek salona yürüdüm.

"Kavin kız gel buraya da bana bir bardak su getir." Kısa saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp gözlerimi kapatıp açtım sakinleşmek adına. "Suyunuda kalk kendin al, eşek başı yok burada." Ayaklarını yukarı doğru kendine çekip koltukta yayılmaya devam ederken bende dış kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktığımda buz gibi soğuk tüm vücuduma işlerken bir yandanda hafiften titremeye başladım ve arka bahçeye adımladım hızla. Hemen odunları toplayıp eve geri girmeliydim. Ayraz beni bekliyordu ve bende her gece olduğu gibi ona annemin masallarından anlatacaktım.

***

Hayat hikâyelerinde yazarken en çok duygulandığım Kavin oldu gerçekten...

Kavin'in hayat hikâyesi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.

Vamos Nos Encontrar & TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin