Akşın
Ellerimi saçlarımın arasından geçirip ofladım. Hiçbir eşyam yanımda yoktu ve bir eve bile sahip değildim. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yokken kapımın tıklatılmasıyla gel dedim. Saçlarıma elimle şekil vererek aynada kendimi süzdüm, mala dönmüştüm şu birkaç günde. "Akşın, annen gelmiş. Aşağıda seni bekliyor." Kapıda bekleyen Tuana'ya baktığımda kafa salladım.
Ne diye gelmişti ki şimdi? Kesin bir şey çıkaracaktı, yorulmuştum artık. Ucundan dokunsalar yere düşecektim. Beni kendi halimle neden bırakmıyorlardı insanlar? Neden sürekli birine batıyordum, varlığım neden insanları sinirlendiriyordu. Gerçekten bilmiyordum.
Tuana'yla beraber aşağı inerken Koralp'in mutfakta kahvaltı yaptığını gördüm. Çayından bir yudum alırken ona bakmayı fazla sürdürmeyip kapıda beni bekleyen annemin yanına doğru ilerledim. Tuana bizi başbaşa bırakıp Koralp'in yanına ilerlerken kapıyı aralık bırakıp annemin karşısına dikildim. "Ne istiyorsun anne, harabeye çevirdiğin ve başkasının evinde sığıntı gibi yaşayan kızına bakmaya mı geldin?" Annem ellerini kızıl saçlarından geçirirken derin bir nefes alıp bana doğru yaklaştı ve ellerimi elleri arasına aldı.
"Harun İzmir'e gitti, seninle vedalaşmak istemiş son kez. Geleceğim diyip gitmemişsin." Söyledikleriyle omuz silkerken asla anlaşamayan annemle babamın konu ben olunca nasıl da aynı fikirde olduklarına şaşırıyordum doğrusu.
"Gelip hemen sana yetiştirdi yani." Annem bana göz devirirken park ettiği arabasının yanına doğru ilerleyip kapısını açtı. Bunu söylemek için mi gelmişti? "Bunu söylemek için geldiysen gerek yoktu, mesajda atabilirdin." Benim söylediklerimi umursamayıp yan tarafında ki kapıyıda açtığında sürücü koltuğuna geçip oturdu. Ne yaptığına dair en ufak bir fikrim olmasada delirmiş olma ihtimalini de düşünmedim değil.
"Akşın neyi bekliyorsun, beyaz atlı prensin seni gelip arabaya bindirmesini mi? Geç hadi, işim gücüm var daha benim." Anlamaz gözlerle annemi süzerken tekrar bana göz devirmesiyle güldüm. "Efekan yapma oğlum, gözün öyle kalacak." Bunu yapmasam olmazdı. Ben kahkaha atarken annemde gülmüştü. İlk defa güldüğünü görmüştüm, sanırım babamdan sonra bayağı hayatında değişen şeyler olacaktı.
"Ne gelmesinden bahsediyorsun sen?" Nereye gelecektim ki? Neler oluyordu? Her şeyden en son haberim olması olayından o kadar nefret ediyordum ki. "Evimize gideceğiz bebeğim, seni sokaklarda bırakacak halim yok herhalde. Annenim ben senin." Anneme ciddi misin der gibi baktığımda hemen yanına adımlayıp elimle alnını kontrol ettim ateşi var mı diye. Başına saksı falan mı düşmüştü bu kadının? Neler diyordu böyle tövbeler olsun...
Alnından elimi çekerken saçlarını karıştırdı. "Baksana dip boyam gelmiş Akşın. Aslında kendi rengine mi dönsem yoksa tekrar kızıla mı boyatsam bilemedim. Sen ne düşünüyorsun?" Arabanın aynasından saçlarına bakarken bu haline gülmüştüm. "Biliyor musun anne şu anda hepimiz bir olduk senin dip boyanın derdini dert edindik kendimize."
Beni umursamadığını fark ettiğimde omuz silkip eve doğru yürümeye başladım. "Çabuk vedalaş sonra arabaya gel, işimiz var. Yeni evimiz için oda takımı bakacağız daha sana. O Harun'u da bir bulursam gözünü şişireceğim." Arkamı dönüp gerisin geri anneme doğru geldiğimde ciddi olduğunu anlamıştım. Ne yani, gerçekten seviyor muydu beni?
"Beni yanında istiyor musun gerçekten?" Gözlerim anında ışıldayıp parlarken karşımda gözleri dolan anneme sarıldım. O da bana sarıldığında saçlarının kokusu burnuma dolmuştu. Anneme uzun yıllar sonra sarılıyordum ve kokusunu neredeyse unutmuştum. Ne kötü bir histi değil mi? Anne ve baba tarafından sevilmediğini görmek, kötüydü evet ama kendi kendimize de yeterdik bence. Biz kendi başımıza da çok güzeldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vamos Nos Encontrar & Texting
Teen FictionSıkıntıdan patlayıp beş numara birden sallayıp, salladığı numaraları bir gruba toplayan kızımızın macera dolu yolculuğunda onu ve yeni tanıştığı arkadaşlarını bu yolculukta nelerin bekleyeceğini okumak istiyorsan, gel hadi. Sen de gruba davetlisin...