thirty - five

21K 1.4K 372
                                    

Akşın

Herkesi, her şeyi ardımda bırakıp kaçmak istiyordum bu şehirden. Ne Ankara bana bir yuva olabilmişti ne de ben ona yaranabilmiştim. İkimizden biri fazlaydı buraya, sığamıyorduk. Fark ediyordum bunu. En iyisi uzaklaşmaktı, elimden başka bir şey gelmiyordu zaten. Ne beni isteyen babam ne de beni seven bir annem vardı. Dün boşandıklarını söylemek için annem beni aramıştı. Marifetmiş gibi pasta alıp doğum günümü kutlamak isteyen samimiyetsiz bir de babam vardı.

Onu babam diye bile kaydedememiştim. Baba diye kayıtlıydı bende. Hoş, onunda bunu pek bir yerlerine takacağını düşünmüyordum. Ne bekliyorsa yoktan, olmuyorsa zaten. Tükeniyor insan yavaş yavaş, geçmişin üstünden gelemiyor bazen. Her yiğidin harcı değildi geçmişini bırakıp kaçıp gitmek. Bir şey vardı onu bağlayan, ufacıkta olsa çoğu insanın bu bağa bağlandığına emindim. Ne kaçabiliyorduk ne de ağlayabiliyorduk özgürce.

Neden başkalarının acısını acımız yapmıştık?

Bu soruyu defalarca kez kendime sorsamda bir cevap bulamamıştım. Ya da söyleyecek bir şeyim yoktu, bilmiyordum. Azalıyordum, tükeniyordum git gide. Yüzüm eskisi gibi gülmüyordu artık. Bir şeyler eksikti, mutlu olamıyordum. Bir süre sonra hak etmiyor muyum acaba diye de düşünüyordum tabii. Belkide, hak etmiyordum. Güzel bir yaşam sürmeyi, sevilmeyi ve sevmeyi hak etmiyordum. Bilmem, ben hiç bir başkası tarafından sevilmemiştim.

Nasıl bir şeydi sevilmek?

Güzel miydi?

Ben sevilmeye layık olamamıştım belkide...

Kendi ailem bile beni sevmezken insanlar tarafından sevilmeyi bekliyordum. Acizce miydi? Sevilmeyi beklemek, ağlamak acizce miydi? Ben aciz miydim? Yoksa onlar mı duygularını köreltmişti?

Yağmur sağanak şeklinde yağarken gidecek bir yerim olmadığını anladığımda gülmüştüm. Sanırım artık başımı sokabileceğim bir evim bile yoktu. Tek başıma mıydım? Tek başınasın Akşın.

Kulaklıklarımı takıp koşmaya başladım. Bu şehri terk etmek istiyordum. Ben de bıraktığı izleri, yarattığı etkileri hepsini bir kalemde silmek istiyordum. Daha fazla koşmak istiyordum, nefesim kesilene kadar. Koşmak istiyordum, kulaklıklarım takılı kimseyi duymak istemiyordum. Ben sadece Akşın olmak istiyordum, Akşın Hepileri olmak bu yaşıma kadar beni yormuştu.

Yorulmuştum...

Kalbim ağrıyordu.

Düşünmek istemesemde aklıma sürekli anılar doluşuyordu, gitsinler istiyordum. Benden, zihnimden, bedenimden silinsinler istiyordum. Çok mu şey istemiştim? Küçükken sadece başımın okşanmasıyla bile mutlu olacağıma inanırken çok mu şey beklemiştim? Doğum günlerimde pasta kesip hediyeler açmak istemiştim. Çok mu hayal kurmuştum? Fazla mı hayalperesttim ya da beklentilerim mi yüksekti?

Deli gibi koşmaya devam ederken nefesimin yetmediğini hissetmiştim. Birkaç adım ilerideki direğe yavaşça ilerleyip tutunmuştum. Nefesim düzene girene kadar bekleyip gözlerimi kapatmıştım. Yine acılarımla tek başımaydım. Sadece değişen şey bu sefer masanın altına değilde bir sokak direğine yaslanmam olmuştu. Gözümden bir damla yaş düşerken hırkamın kumaşıyla sildim hemen. "Ağlama, ağlama." Kendimi telkin etmeye çalışırken direğin dibine sırtımı yaslayıp yavaşça aşağı doğru kaydım.

Bacaklarımı karnıma doğru çekip başımı dizlerime yasladım. Tekrar gözümden bir damla yaş düştüğünde sinirlenmiştim. "Ağlama işte ağlama. Salak mısın sen? Niye ağlıyorsun!" Kendime kızarken histerik bir kahkaha atmıştım. Sanırım deliriyordum. Acılar insanları delirtir miydi? Bizi biz yapan şeyler acılarımız değil miydi?

Vamos Nos Encontrar & TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin