twenty - nine

21.9K 1.3K 340
                                    

Tuğrul

Montumu geçirip arabanında anahtarını alıp evden çıktım. Koralp'in kazası çok ani olmuştu, hiçbirimiz böyle bir haber almayı beklemiyorduk. Koralp'i aradığımda telefonu Tuana'nın açmasına başta şaşırsamda birden ağlamaya başlamasıyla kötü bir şeyler sezmiştim. Düşündüğüm gibide çıkmıştı zaten. Dün gece aniden olan kazanın ardından Akşın'ın gelmeyin ben de gidemem demesini çok saçma buluyordum. Bir şeyler biliyordu ve bunu da saklıyordu. Neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yokken aklıma gelen şeyle yola çıktım. 

Gidecektik tabiki gitmemeyi düşünemezdik bile. Koralp'in hepimizin üstünde onca iyilikleri varken şimdi yanında olmamak ona hakaret olurdu. Direksiyonu sağa kırıp son sürat sürmeye devam ettim. Sergen'in gruba yazdığını gördüğümde cevap verdim. Belki şu an yoldaydım ve telefona bakmak tehlikeli olabilirdi ama bir haber almışlarsa bunu da bilmem lazımdı. Koralp'e değer veriyordum benden 1 yaş büyük olmasına rağmen onu kardeşim gibi hissediyordum, öyle benimsemiştim. Grupta en yakın olduğum ve içimi açtığım tek kişiydi. Sergen'le konuşmaya devam ederken bize Kavin ve Nisan'da katılmıştı.

Akşın'dan bir haber yoktu, şu an ne yaptığı hakkında da bir fikrim yoktu. Ankara'ya ulaştığımda, Akşın'a neden gelmemizi istemediğini soracaktım. Bir şeyler sakladığı başından beri belliydi. Ama ne olduğunu bilmiyordum.

Yolda ilerlerken uygulamadan çıktım. Koralp'in telefonunu aradığımda Tuana'nın açmasını ve iyi bir haber vermesi tek temennimdi. Üçüncü çaldırışımda telefon sonunda açılırken karşı taraftan ses gelmesini bekledim. Ses gelmeyince ben konuşmaya başladım, sanırım Tuana'nın konuşacak hali kalmamıştı. "Merhaba Tuana, ben yoldayım Ankara'ya geliyorum da Koralpin durumunu merak ettim. İyi mi?" Karşı tarafan hala ses gelmeyince endişelendim. Bu kız niye cevap vermiyordu, Koralp'e mi bir şey olmuştu? Derin bir nefes alış sesi geldiğinde kendisini sakinleştirdiğini anlamıştım, ağlıyordu sanırım. Kim olsa bu durumda perişan olurdu zaten. 

"Abimin durumunu bilmiyoruz. Sürekli hemşireler girip çıkıyor, sorduk ama doktor bey bilgi verecek dediler. Öylece bekliyoruz." Onun görmediğini bilsemde yinede kafa sallamıştım. Demek ki hala ameliyattaydı Koralp. "Tamam, ben şimdi yoldayım zaten. Maximum 2-3 saate orada olurum. Yaklaştığımda söylerim konum atarsın." Bir süre ses gelmeyince öylece bekledim, sonra kısık bir şekilde tamam diyişini duydum. Yıpranmıştı, sesi de kötü geliyordu. Ayakta kalabilmesi bile mucizeydi. Onuda anlamaya çalışıyordum. Ne söylesem yüreğini rahatlatmayacaktı ama yinede söylemekten bir şey olmazdı. "İyi olacak merak etme, hem sil gözyaşlarını uyandığında seni bu halinle görüp üzülmesini istemezsin değil mi?" Gözyaşlarının içinde gülerken ben de tuttuğum nefesi dışarı vermiştim.

Telefon kapanırken kafamın dağılması için bir müzik açıp son sürat arabayı kullanmaya devam ettim. Saate baktığımda sabaha karşı 4 olduğunu gördüm. Daha çok yolum vardı belki ama Koralp'in iyi olduğunu görmeden rahat etmeyecektim. 1 saattir araba kullanıyordum ve uykusuzdum. 

Telefonun geri çalmasıyla arayana baktım. Sesli bir nefes verirken aramayı yanıtladım. "Efendim Efe." Hışırtı sesi geldikten sonra konuşmaya başladı. Az çok ne zırvalayacağını bilsem de dinlemeye devam ettim. "Neredesin, nereye kayboldun yine Tuğrul?" İlk defa Gözde dememesi beni şaşırtırken Ankara'ya hızlı varmak içinde gaza daha çok bastım. "Bi arkadaşım kaza geçirmiş onun yanına gidiyorum." Seslice nefes verdiğinde gözümü yoldan ayırmıyordum. Sabaha doğru olduğundan yol bomboştu ve hızlıca gitmek benim için avantaj olmuştu. "Nereye gidiyorsun peki?" Ankara diye yanıtladığımda bir sürü şey söylemeye başladı. "Ne Ankarası oğlum, sen kafayı yedirteceksin herhalde. Babamların habeeri de yok değil mi Tuğrul?" Yan koltuğa attığım sulardan bir tanesini alıp kafama diktim. "Evet, yok!"

Vamos Nos Encontrar & TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin