13. BÖLÜM: "BIÇAK SIRTI"

890 49 95
                                    

17.05.21

İyi okumalar!!! 👻
Ekşın, dıkşın dıkşın...

13. BÖLÜM: "BIÇAK SIRTI"

✺✺✺

Bölüm şarkısı:

Robert Pattinson - Let Me Sign
Mor ve Ötesi – Bir Derdim Var

✺✺✺

Bir düşünce, tüm zihni değiştirmeye yeter miydi?

Sadece bir düşünce, tüm diğerlerini alt edebilir miydi?

Benim düşüncelerim bir cengin içinde, ellerinde kelimelerden kılıçlarla dövüşüyorlardı. Düşünceler kaybedebilir miydi?

Bunun olabilme ihtimalini düşünürken bile, zihnimde yükselen leş kokular, bir yanıt gibi işaret veriyordu bana. Onların ölüm çığlığı; güvenimin ve inancımın içine işleyerek onları da çürütmek için seslendiriyorlardı.

Benim güvenim. Benim inancım.

Güvenmek ve inanmak birbirinden çok farklıydı. Güveni gördüğü, dokunabildiğin her şeye, inancı ise yalnızca hissettiklerine duyabilirdin. İkisinin çakıştığı bir nokta vardı elbet. Mesela bir ceset, güveni ve inancı birbirine katarak meydan okuyabiliyordu.

Ben Malik'e hem güvenmiş hem de inanmıştım. İkisini de ona verebilmem için çok büyük nedenlere ihtiyaç duymamıştım. Malik'i görüyordum ve Malik'i hissediyordum. Daha fazlasına gerek yoktu.

Kime inanacağımı seçen o güç kaynağı, ruhumun beni yaşama ve kadere bağlayan uzun ipiydi, ninemin örgü iplerinden biri, rengi maviydi.

İnsanlara düşüncelerimi söylemeyi bırakalı uzun zaman olmuştu. Birine bir sırrımı anlatmak, olağan tüm çıplaklığıyla sergilemeyeli öyle uzun zaman olmuştu ki, içimdeki diğer benlikler bunun farkındalığıyla hayretler içinde kaldılar.

Zira onları da başkalarına anlatmakta ziyade kendi içimde kalmalarını istediklerim için benliklerimi parçalamıştım. Bu yüzden paramparçaydım, bu yüzden onları bir sığınakta saklıyordum. En değerli taşın temelinde yine ruhum olmasına rağmen onları oraya hapseden yine bendim.

"Kimsin sen?" diye sordum ona bakarak. Bu soru merak değil de kabullenmişliğimi belirtiyordu. Bu soru korkuyu değil de inancı kanıtlıyordu. Gerçekten kimsen sen Malik?

"Malik," dedi sadece. O Malik'ti, ben Hüray. Başka mahlaslara ihtiyacımız olmadığını o da biliyordu. İnsan geçmişini gözler önüne seremezdi ki, adının yazdığı bir defterde geçmişi de geleceği de göremezdiniz ki. Bir isimden daha fazlası olmasına rağmen o buna inanmıyormuş gibiydi.

Her şey olduğu zamana, o ana aitti. Biz şimdi yanan bir aracın önünde, başlattığımız yangında yanmayı göze almış iki insandık.

Bizi olağandışı yapan tek şey yoktu. Bizi diğerlerinden ayıran hiçbir şeyimiz yoktu aslında, adımız bile.

"Gitmemiz lazım," dedi eli bana doğru uzanırken. Az önce bir yangın çıkaran parmakları şimdi benim tenimde kıvılcımlar yaratıyordu. Bileğimi kavradığı gibi beni bildiği bir yolun rotasında sürüklemeye başladı. O sırada sokaklarda yankılanan siren sesleriyle adımlarımız hızlandı. Birkaç sokağı geçerken yangının olduğu sokakta bir kargaşanın gürültüsünü işitebiliyordum.

Karanlıkta yolumuzu bulmaya çalışırken Malik kendinden emin bir şekilde ilerliyordu. Sanki karanlık onun görüşünü etkilemiyor aksine karanlıkta görüşü daha netleşmiş gibiydi. "Peşimize düşecekler," dedim bir gerçeği kavramış gibi.

DÜŞKÜNLER VATANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin