20. BÖLÜM: "KORKU II"

840 56 58
                                    

03.11.2021

Bölüm şarkısı;

Evanescence - Missing

20. BÖLÜM: "KORKU II"

İyi okumalar!! 👻 ( NİHAYET )

***

Gerçek korkuyu, uzun, meşe bir masanın baş sandalyesinde elinde kirli bir şarap bardağında tadıyordu ruhum. Masanın diğer ucunda, şık bir takım elbisesiyle ve taranmış saçlarla Malik oturuyordu. Bakışları, bakışları bomboştu.

Sağımda dedem, solumda ninem, ayakucumda Aykız oturuyordu. Annem ve Malik bir sandalyeyi paylaşıyordu. Annemin ters gölgesi Malik'in üzerine yansıyordu. Onun kucağına sığınmış minik Tesa bana bakıyordu tıpkı onlar gibi. Gözlerinde masum parıltılar var.

Korku, büyük bir kazanda ağır ağır pişmişti. Keskin kokusu is gibi sinmişti üzerimize. Benim korkularla donatılmış masamda geçmiş kayıplarım ve gelecek zaferlerim duruyordu. Ve ben kayıplarımın tarafına çok daha yakındım. Korkunun özütünden dudaklarıma yasladığım kadehten bir yudum aldım, bu zehirli tat; dilimi, damağımı ardından genzimi istila ederek yaktı. Canım yandı. Ve zavallı kalbim, buna karşılık yalnızca çırpınabildi. Acı içinde çırpındı. Hiçbir şey yapmadım. Öylece izledim. Öylece baktım. Ve gördüklerimi, yeterince kıyım görmemiş olan hafızama mühürledim. Yeterince korkmamış bir çocuk gibi tabağıma eğdiğim başımla ağladım.

Tabağıma birkaç gözyaşı düştü. Yediğim lokmalar bir bir boğazıma dizildi. Karnı aç bir çocuk gibi ağlamadım, kalbi aç bir çocuk gibi ağladım.

Bir keresinde henüz Adıyaman'dayken ninem, akşam sofrada yemek yemedim diye o günün gecesinde aç bırakmaya kalkmıştı beni. Açlıktan ağrıyan karnımla uyuyamamış, yatakta dönüp durmuştum. Ve o gece geç saatte onu uykusundan kaldırarak, ona yalvardığımda sonunda insafa gelmiş ve bir tabak soğuk bulguru önüme sertçe koymuştu.

Kenarları çiçek işlemeli o tabağın masaya çarparken çıkardığı o ses hala kulaklarımda. O tabağın desenleri hala aklımda. O bulgurun tadı hala damağımda...

Ağlaya ağlaya yemiştim. Aldığım her kaşıkta yemeğin soğukluğunu hatırlardım. Ama içim yanıyordu. Ağlayarak yenen her lokma boğazına dizilirdi, acıyı yemekten farksızdı. Yürek acısını...

Ben o gece doyduğum kadar doymamıştım kimsesizliğime. O geceden sonra çok kez aç kaldım. Aç uyumayı bile öğrenmiştim.  Ama o gece nazlanmayı bıraktığım geceydi. O gece artık kendimi şımartmaya bile korktuğum geceydi.

O gece, Annem olsaydı bana sevdiğim yemeği yapardı, en kötü ısıtırdı diye düşünmüştüm. Annem olsaydı... Ama görüyorsunuz ki ben annesizdim. Annem vardı ama yanımda bile değildi. Ve nerede olduğu da meçhuldü. Bu, annesiz olduğumun kanıtı değil miydi? Hüray annesiz değil miydi, hem de yıllardır?

Kimsesiz, diye fısıldadı bir parça Hüray. Kimsesizsin.

Bunu hiç inkâr etmedim ama kabullenememiştim de. İçimdeki acımasız ruh parçasına boş boş baktım. Görmüyordum. Bakıyordum ama görmüyordum.

Yıllar sonra bu gecede titreyen ellerimin sebebi, mazide kalmış korkunun kendisiydi. Bir silah sesi... Kulakların tüm işlevini anlık yok etmeye yetiyordu. Ben korkuyordum.

Malik'in çehresini nasıl bir ifade ile izliyorsam onun gözlerinde şaşkınlık işaretleri görür gibi oldum. Gözlerim hızla bedenini taradı, bir yara arıyordum. Bedeninden sızan kan damlası arıyorum geceye rağmen. O da bana bakıyordu. Korktuğum şeyleri görmeyince ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi yavaşça bıraktım. Uğursuz sesin ardında bıraktığı sessizliği Pençe denen adam bozdu.

DÜŞKÜNLER VATANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin