23.12.2121. BÖLÜM: "BATAKLIK"
Bölüm Şarkısı;
Red Sparowes – Giving Birth To Imagined Saviors
Red Sparowes – A Swarm
Gostly Kisses – Empty Note
İyi okumalar!
***
'Gerçek, inanmayı tercih ettiğimiz şeydir,' demiş bir yazar.
Gerçek inandığımız her şeydi. İnanmadıklarımızın tümü de gerçekliğin kapısının ardında kalıyordu. Ben kabullendiklerimi ve inandıklarımı, gerçeğin ta kendisi gibi buyur ederdim zihnime.
Amine gerçekti.
Malik gerçekti.
Gerçekliğin en somut örnekleriydi onlar.
Peki, ben gerçek miydim?
Ölüm gerçekti.
Yaşam gerçekti.
Ama ben, kendi gerçekliğimi sorguluyordum.
Ben; ölüm ve yaşam arasında sıkışıp kalmamış mıydım? Bu beni gerçek yapar mıydı?
Varoluşum, bir balçıkla şekil almıştı, fakat ele avuca sığar mıydı? İsimsiz bir mezarlığın, yağmur ve toprak kirine bulanmış mezar taşı kadar gerçek değil miydim? Oradaydım, yanımdan geçiyorlardı ama kimse dikkat etmiyordu. Kimse sulamıyordu kurak toprağımı. Kimse görmüyordu.
Sığınağım da kimsesiz bir mezarlıktan farksızdı.
O kadar silik ve bir o kadar yok sayılan.
Çünkü ben, artık soyutlaşmaya başlamıştım. Ruhumu parçalara ayıra ayıra, bütünlüğümü yitirmiş ve gittikçe daha fazla silikleşmiştim. Silindikçe siliniyordum. Saydam bir tabaka gibiydim artık, biri bana baktığında kendini görmeye başlardı. Gerçek, buydu.
Ucu bucağı olmayan bir bataklığın eseriydi bu gerçek.
"O benim her şeyimdi Malik, herkesimdi," dedi Kırmızı ya da Olcay. Artık onun kim olabileceği hakkında bir karara varamıyordum. Aklım karmakarışıktı. "Biliyorsun. O benim tek ailemdi. Senin aksine intikamı hak eden biri varsa o bendim. Ben dipteyim. Bu yüzden beni uzak tutmaya çalışma. Yoksa her denemende karşında bir düşman olarak belirmekten çekinmem." Bir insanın sesindeki kararlılık nasıl ikna edebilirdi? "Kaybedecek bir şeyi olmayan birini kışkırtma."
Tüylerim ürpermişti.
Olcay, Kırmızı'ydı. Aynı kişilerdi. O gün, Çöpçü'nün yanında beliren bu genç kadının Malik'e bakışlarından şüphe etsem de böyle bir şey beklemiyordum.
O kadar şaşırmıştım ki, olduğum yerden kıpırdamak aklımın ucundan geçmiyordu. Üstelik gözlerimin önünde ölen bir adamın katiliydi. Katil miydi sahiden? Bizi kurtaranın o olduğunu düşünmek midemi alt üst ediyordu. Ben neyin içindeydim? Ben kimlerin yolunda iz sürüyordum? Sahiden bir yolum var mıydı?
Bu kahverengi gözler neler görmüştü ve daha neler görecekti? Kurşun, kan, ölüm, cinayet ve ceset... Saklanmak istiyordum, korkumdan değil gerçeklerden. İnanmak zorunda kalacaklarımdan ve mecbur bırakılacaklarımdan.
"Sen," diye konuştu Malik. Sırt kaslarının kasıldığını görebiliyordum. "Beni tehdit mi ediyorsun?"
"Seni uyarıyorum," diye bastırdı Olcay ya da Kırmızı. "Beni bu işten uzak tutmayacaksın. O kızı da bu işten uzak tutacaksın. Bu işi mahvedecek herkesi uzak tutacaksın. Kendini bile tüm planları mahvetmekten alıkoyacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLER VATANI
Genç Kurgu✺ Düşmüştüm. Düşürülmüştüm. Bu fena bir düşüştü. Sığındığım yerden düşmüştüm buraya, yeryüzünün baht karası, Dört yanımda beni düşüren ordunun yalan dolu kuşatması, Bakın! İşte orada, düştüğüm yer hala belli dizlerimde kabuklu damgası, İzleyin...