26 "İlk Eğitim: Zombilere Karşı 4"

426 54 3
                                    

Malikaneyi travma geçirmiş bir ruh haliyle toplamaya başladım. Pencereler açıktı ve pis kokuyu uzaklaştırıyordu.

Evde bulunan birkaç konserve idâre etmemle 1 ay dayanmıştı.

1 ayım evde boş ve hareketsiz geçtiğinden çok acıktığım da söylenemezdi. Tembellik yaparak geçirdiğim bu aydan sonra yemeğim bittiğinde malikaneden ayrılma vaktimin geldiğini biliyordum.

Kapıya gelerek demir parmaklıklara baktım, zombi cesetleri arka taraftan fırlattığımdan burada değillerdi.

Soğuk demiri tutarak ve dengemi koruyarak yukarıya tırmanmaya başladım.

İkinci seferim olduğundan korkum ilkine göre nispeten daha azdı. Yine de nefes tekniği kullanarak sakinleştikten sonra hareket ettim.

Yere ayak bastıktan sonra çevreme bakındım.

Zombi falan yoktu etrafta, dışarı çıkmayalı 1 ay oldu ha! Her ne kadar bahçede gezsem de parmaklıkların ardına çıkmaya cesaret edememiştim.

Geriye kaldı 11 ay!

Burada geçireceğim çile gibi 11 ay!

Sırtımdaki demir sopayı kavrayarak ve çevreyi süzerek ilerledim.

O aptal zombiler saklanma gibi basit tuzak kurmayı bile akledecek olmasalar da, ilk gün düşmanı küçümsemenin verdiği zararı ciddi yorgunlukla ödemiştim.

Eğer biraz daha güçlü olsalardı yaşamam bile imkansız olabilirdi!

Şuan bulunduğum bölge zengin yeriydi, ilk geldiğim bölgeden farklı olarak binalar kendini korumayı başarmıştı.

Çevreyi yavaşça dolaştıktan sonra zombi olmadığına karar vererek oturduğum yere yakın olan bir başka eve ilerledim.

Kaldığım yer kadar olmasa da bu yer de görkemli ve demirliydi...

Demire tırmanmak zorunda olduğumu hissederek huysuz olsam da homurdanarak demiri tutup ilerledim. Yavaşça tırmandıktan sonra evin bahçesine girdim.

Sırtıma sabitlediğim boruyu tekrar çıkardım ve her zamanki gibi ilk bahçeyi gezdim.

Bahçenin boş olduğunu gördükten sonra eve ilerledim. Kilitliydi, bu ay tüm şansımı tükkettiğimi düşünerek pencereye ilerleyip bir süre içeriyi gözlemledim.

12-14 arası bir grup topluluğu vardı. Tabii ki insan değil.

Boruyu sıktım, derince nefeslendikten sonra bir iki adım geriye gidip cama savurdum.

Cam kırıkları içeriye doğru savrulduğunda birkaç zombiye saplansa da hiçbiri tepki vermedi.

Acı duyuları yoktu ve bu benim için büyük bir dezavantajdı.

Öldürmediğin sürece ne denli zarar verdiğin önemli değildi, o baş vücuttan ayrılacaktı!

Gruba agresifçe dalıp demiri savururken yavaşça kendimden geçiyordum. Adrenalin tüm yüreğimi ve zihnimi ele geçiriyordu.

Sonucundaysa tek odaklandığım bu his oluyordu.

Terden kıyafet üzerime yapışsa dahi rahatsız etmiyordu. Tek hissettiğim yavaşça bu heyecan hissi olmuştu.

Sanki tüm vücudun yumuşamış, kanın kaynıyor ve bir şeyleri parçalama hissi beni benden alıyordu.

Hissettim...

Yıllarca içimde tuttuğum depresif duygularımı böyle dışarı attığımı ve rahatladığımı hissettim.

Coşkuyu, özgürlüğü ve heyecanı hissettim...

Görüşümün daha iyi geldiğini, keskin koku duyusunu, bedenimdeki gücü ve damarlarımdaki adrenalini hissettim.

Duygularımın kafesi parçalayarak vahşileştiğini, ben rahatlamayı hissettim.

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin