2》41 "Uyuyakalma"

270 26 21
                                    

"Kampı duydun mu ?"

"Evet, sınav sonrası rahatlama adına bu etkinliğe karar kılınmış"

Konuşmalar devam ediyordu, kısık sesli konuşmaların hepsi en arkadaki çocuğu rahatsız etmemek adınaydı.

"Gümm-!" Kapı aniden açılarak yüksek ses çıkarınca tüm sınıf sessizliğe gömüldü. Gelen kişiye atılan dik bakışlar eşliğinde herkes mekanik bir hareketle ardına baktı.

Beyaz dağınık saçlara sahip kafa hala kollarının ardına gömülüydü.

Uyuduğunu bilerek tüm sınıf rahatlayarak gelen kişiye yanaştı. Içlerinden biri çocuğun yakasından çekerek sınıftan çıkardı ve koridorda sürükledi. Belli bir uzaklıktan sonra aniden tüm sınıf tarafından çevrilen çocuk yutkunarak "Bunu demek istemedim!" dedi. Nefes nefeseydi ve yüzü oksijen eksikliğiyle kızarmıştı. "Sınav sonuçları cıkmış!"

Hemen herkesin dikkati o yöne kayınca çocuk yakasını kurtararak hızla ellerinden kayıp uzaklaştı.

Okul koridorunda, panoda büyükce bir yazı listesi.

Çoğu öğrenci toplanarak puanını endişeyle yokluyordu.

"Ahh! Patron!"

Ani bağırış ile herkes dikkat verdi.

Geriye bakan sınıf arkadaşları şaşkındı, ne ara uyandı?

Adım adım ilerledi, gözlerini panoya dikmişti.

"Hairn Karmen kim?" Beyaz saçları elleriyle dağıtarak sordu.

Çevreye bakındı, keskin gözler tarafından taranan kalabalık ürperdi. Kimseden ses çıkmıyordu.

Ses çıkmayınca kalabalıktan ayrıldı.

Hâlâ öğrenciler bir tepki verememişti.

"Hairn... ?"

"...sonuncu ?''

Korkuyla titredi her biri, şu dövme muhabbeti gerçek miydi ?

O gün iki koca okulda da dayak yiyen sadece okul sonuncusuydu.

Bunun farkına vatan kişiler daha da çabalamaya başladı.

Hem aşağılanıyorsun hem dayak yiyorsun. Yetmediği gibi eve gidince de ailen tarafından azalarlanıyorsun. Kim ister bu durumu? Kimse!

Sonuç deli gibi çalışmak olacaktı.

***

"Bana bavul ayarla. Kampa uygun olsun" hizmetçiye söyledikten sonra odadan çıkarak mutfağa ilerledi.

Su içerken evin sessizliği bir garip hissettiriyordu.

'Annem kafesinde abim de işte babam ve dedem zaten geç saatlere kadar işte kalıyorlar...'
Düşününce şimdi koskoca evde sadece Nanren ve o vardı. Hizmetçiler dışında.

Bardağı bırakarak Nanren'in odasının yolunu tuttu. Ona kitapları verdiğinden beri fazla görüşmüyorlardı.

Kapıyı çaldıktan sonra "içeri giriyorum" diyerek hafifçe kapıyı araladı.

Ona verdiği 120 kadar kitap yerde üst üste duruyordu. Nanren yatakta yastığa yaşlanmış, elinde çayla kitabı okumaya devam ediyordu. Belki de öylesine dalmıştı ki kitaba kapı sesini dahi duymamıştı.

Elindeki çay çoktan soğumuş olmalı ki herhangi bir sıcaklık belirtisi göstermedi. Hatta bardağı resmen unutmuş, eğile eğile içindeki çay üzerine dökülecek hale gelmişti.

Bakışları kitaba kitlenmişti, gözleri parlıyordu ve yüzünden okuduğu duygulara bakılırsa 'epey ilgili' olduğu söylenebilirdi.

Bir kenara oturarak kaşlarını kaldırdı. Bu kadar dikkatini çekmesini beklemiyordu.

Yanı başında birkaç kitap kalmıştı. Şimdiden sadece birkaç kitap mı kalmıştı? Epey hızlıydı.

Bakışları tekrar yüzüne indi. Gözaltıları morarmıştı ve dikkatli bakınca gözlerini daha puslu gördü.

Uykusuz mu kalmıştı?

Işe bu kadar takıntılı mıydı ? Yun açıklanamaz bir şekilde ısrarcı olduğunu hissetti.

Sessiz bir ortamdı, bunun üzerine telefonu çıkararak kurgusuna yeni bir bölüm daha yayımlama kararı aldı.

Zaman yavaşça geçiyordu.

Sonunda kitabın kapanma sesiyle Nanren başını kaldırdığında gördüğü kişi karşısında şaşırmıştı.

Elinde telefonla uyuyakalmıştı.

Yun'dan başkası değildi.

Elindeki kitapla diğer kitapların yanına ilerleyip bu kitabı da aralarına kattı.

Sonra hafif ve sessiz adımlarla uyuyan kişiye yöneldi. Gergindi.

Neden gergindi ?

Belki de uyandırmaktan korkuyor ?
Bilmiyor.

Yavaşça çömeldi. Çok yakınlardı. Tatlı bir koku algıladı burnu. Ah, bunu biliyordu. Ne zaman Yun'a yakın olsa bu kokunun varlığını hissediyordu. Nadir ve soluk bu kökü öylesine rahatlatıcı idi ki daha da yakınlaşmak istiyordu.

Sormak istedi, hangi kokuyu kullanıyorsun ? Parfüm ? Duş jeli ? Şampuan ?

Tanıdığı hiçbir kokuya benzemiyordu.

Dikkatini yüze tekrar odakladığında kendini garip hissetmeden alamadı. Bu kişi öylesine güçlü, öylesine keskin, öylesine soğuk ki bakışları öldürecek gibi hissettiriyordu.

Öyleyse uyurken ortaya çıkan bu uysallık da neydi ? Her zamanki görünümden farklı. Farklı bir his...

Şimdi bir şey daha fark ediyordu ki görünürde aşılmaz bir dağ gibi olan görünüşün aksine şuan boyunun hissettirdiğinden daha kısa olduğunu anladı.

Baskı hissi öylesine fazla ki insanların görüşünü dahi etkiliyor.

Boyu ortalama bir erkek boyutunda. (Bir kız için oldukça uzun)

Onu anlayamadığını hissediyor. Ne kadar iyi gözlemlerse o kadar çok bu hisse kapılıyordu.

"Yun..." uyandırmayı denedi. Sonuçta böyle uyuyakalmak iyi değildi.

"Yun... " bedenini hafif sarstı, bunun üzerine Yun hafifçe gözlerini açmıştı.

Lâkin tekrar kapatarak uykuya geri döndü.

Nanren:...

Bakışları etrafı taradı ve sürahinin orada durdu.

Elinden başka bir şey gelmiyordu.

Dibinde su olan bardakla yaklaşarak uyuyan kişiye son bir defa baktı. Derin nefes alarak suyu yüzüne çarptı!

Yun:!!!

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin