3》02 "Saklamayı Öğrenmek ?"

210 22 20
                                    

Nanren "..."

"hahaha..." zayıf bir kahkahaydı. Gerçekten ona bir şeyler olmuştu.

Üzerindeki beden yumuşak ve kemiksizdi sanki. Sarılmak istiyordu ve öyle de yaptı.

Düşünmeden.

Kolları beline dolandı, başını onun boynuna gömerek gözlerini yumdu.

Bu sırada içeriye biri dalarsa açıklayacak hiçbir kelimesi yoktu şu durumu.

Ama yine de bir süre bırakamadı.

"Bu son" dedi Nanren. Bu ilk ve sondu. Bunu kabullenecek ve yok sayacaktı.

Ne bu dünya için, ne bu aile için, ne bu kişi icin ne de kendisi için, bu duygulara yer yoktu!

Gözleri yumuluyken son bir defa derince kokusunu çektiğinde içi titremişti.

Sonra yavaşça kalktı, üzerindeki bedeni yatağa bırakıp üzerini örterek ayrıldı.

Tereddütsüzdü.

***

17 Haziran.

Karneler verildi.

Artık onun için lise son bulmuştu.

Diplomasına bakarken, görülecek hiçbir şey olmadığı bir notu vardı. Her ders notu 100 girilmişti, bakmaya değer bir şey kalmış mıydı ki ?

Yun yavaşça diplomasını kaldırdı ve ondan uzak duran o kişiye baktı.

Neredeyse bir haftadır ondan kaçıyordu.

Şuan müdürle konuşuyor gibiydi. Yavaşça yaklaştığında "Bu mümkün..." kelimelerini duymuştu müdürden.

Mümkün olan neydi ?

"Teşekkür ederim" Nanren ayrılmak için ardını döndüğünde onunla karşı karşıya gelmişti. Önce gözlerini kaçırdı ardından yanından geçerek ayrılmıştı.

Yun:...

"Nanren" ardını dönerek seslendi.

Kaskatı kesildi ve iki üç saniyede ardını döndü. "E-evet ?"

Hareketleri Yun'u suskun bırakıyordu.
"Sarhoş iken bir şey mi yaptım?" Bir iki adımla hızla ona yaklaştı.

"H-Hayır, hayır"
Nanren de bir adım geriledi.

Yun'un keskin bakışları onu gerginleştiriyordu.

"Önemli bir işim var" kaçarcasına ayrılan Nanren'in sırtına durgunca baktı Yun. Diğer yandan da, gerçekten bir şey mi yapmıştı diye düşünüyordu.

***

"Haaah" Nanren derince soluklandı. Koştuğu için yüzü hafifçe kızarmıştı.

Bu böyle devam edemezdi.

Yun eninde sonunda anlayacaktı.

Ve böyle bir durumda yüzüne asla bakamazdı.

Neredeyse bir haftadır, o günden beri çeşitli sebeplerle ve mantık yürüterek bu durumun ne kadar absürt olduğunu kendine açıklamaya çalıştı.

Zerre işe yaramamıştı.

Bu mantık işi değildi, ne de elinde olan bir şeydi. Sunduğu bütün mazeret ve nedenler, yanına gittiğinde düşünemeyecek durumda olarak unutuluyordu.

Duygularını bir nebze bastırabilir ve kontrol altına almaya zorlayabilirdi. Onları görmezden gelebilir ve yok sayabilirdi.

Ama hep orada olacaktı, görmemek, görmezden gelmek, olmadığı anlamına gelmezdi, yok edilemezdi.

Ciddi ciddi psikoloğa gitmeyi düşündü, belki bir yardımı olabilirdi.

Ama reşit değildi, bir ebeveyn gerekirdi ve  bu durumda Elena ya da ailesi kesinlikle öğrenirdi.

Duvara yaslanarak yere çöktü.

Çıkmaz sokağa kıstırılmış gibiydi.

Dizlerine başını gömerek başka çareler arıyordu. Ağlamak ve isyan etmek istiyordu.

Ya da kaçmak...

Kaçmak!

Hayır hayır Yun hemen onu bulurdu.

Öyleyse olabildiğince uzak durmalıydı. Evdeyken olmuyordu sürekli kaçmak. Başka bir yere geçmeli.

Müdüre sordu, sınava girerek sınıf atlayabilirdi. Zaten konularda yeterliydi. Öyleyse bu sene Yun ile o da üniversite sınavına girecekti ve...

Başka bir üniversiteye gitmeli. Hatta yurduna yerleşmek en iyisiydi.

Ama ya sonra? Ömür boyunca kaçacak mıydı ?

Bu duyulara son vermeyi zaten denemişti. İnternete dahi yazıp neredeyse her çözümü okumuştu. Yok! Yok!

Kimisi hastalık diyordu, kimisi doğuştan...

Kimisi ise savunuyor ve normal olduğundan bahsediyordu.

Ama onun ve ortamı için normal değildi.

Asla değil!

Bir yerde aşkın bilimsel olarak 18 ay ile 4 yıl sürdüğünü sonra beynin bu dopamine bağışıklık kazanarak sona erdirdiği yazıyordu.

Bir başka yerde ise 2.5 yıl sürdüğünü.

Hemen yok edilemezdi belki ama son bulacaktı elbet.

Ama niye bu kadar uzun ?!

İç çekti. Bu süre içinde, mecburen bunun geçmesini bekleyecekti. Sanki hasta olmuştu ve hastalığın son bulmasını bekler gibi.

Bir başka kaynakta ise en fazla iki yıl diyordu. İyimser olarak buna inanmıştı bile. Yani...umuyordu...hayır resmen Tanrıya yalvarıyordu, keşke birkaç günlük olsa...hayır şimdi son bulsa.

Ama eninde sonunda bitecekti değil mi bu anormal durum ? Öyleyse o zamanın gelmesini beklemeliydi.

Ama ya o zamana kadar bu duygular ortaya çıkarsa ? Işte o zaman en kötüsü olurdu. Böyle bir şey olmamalıydı. Sonra bitecek bir şey için, bunun sıkıntısını ve söylentisini üzerinde ömür boyu taşıyamazdı.

Düşüncesi bile yıkmaya yetiyordu.

Dayanamazdı.

Zaten...

Dayanıksızdı.

Niye ? Böyle bir şey niye onun başına geliyordu? Korkuyordu...

Ilk defa kendini bu kadar güçsüz hissediyordu. Çaresizce çözüm arıyordu, bunun ortaya çıkması üzerine bir de oluşacak toplum baskısı zaten çökmek üzere olan onu harabeye çevirirdi.

Şimdi ona gülümseyen Elena teyze bile, belki bundan sonra o yumuşaklığını yitirecekti.

Saklamalıydı...

Ama o kadar beceriksizdi ki bunda!

Öyleyse öğrenmeliydi. Kendini hiç değilse düşüncelerini aptal gibi yüzüne yansıtmamayı.

Bunun bir yolu vardı.

Madem Yun beden dili okuyabiliyordu, o da saklamasını öğrenebilmeliydi. Oyunculuk öğrenecekti, bir aktör gibi.

Aksi halde batırırdı.

Her şeyin yine eskisi gibi normal olabilmesi için.

Rol yapabilmeliydi. Tıpkı...bir iki yüzlü gibi...

-Devam Edecek-

Bir çocuğun ilk defa yalan söylemeyi öğrenmesi gibi...Nanren fena bir yola saptın bebeğim.

Eternity: Universe of the Dead (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin