3》23 "İlk Saatler"

174 23 32
                                    

Tahminen 3 günü bu gemide savrularak geçireceklerdi. Neyse ki teknolojik imkanlara sahipti de, 1 ay ve daha fazla sürmeyecekti.

Yavaşça gözlerini açtığında Ren, elinde kahvaltı tepsisiyle odaya girmiş, tepsiyi masaya koyarak yanına ilerlemişti.

"Yun"
Ren'in yumuşak dokunuşlarını hissedebiliyordu, parmakları yanaklarında oyalanıyordu. Yun kaşıntılı hissetti.

İnce ve sıcak parmaklar yüzünü dolaşıyordu, sonunda dudaklarına ulaştılar. Ve sertçe ovuşturuldu...

Yun hâlâ tam uyanmamıştı, ama bu halde bile davranışlarındaki hassaslığı hissedebiliyordu.

Gerçekten...

Neydi bu sevgi ?

Rezil olmayı göze alabileceğin kadar ? Sonuçta Nanren cinsiyetini bilmiyordu.

Hatta başka bir kimlikte bile yaklaşmıştı, sadece bir eşcinseldi ve öylesine mi kovalıyordu onu ? Bunu sanmıyordu, sonuçta nasıl çöktüğünü gördü. Hatta o kadar çökünce, Yun gerçekten yanlış bir şey olduğunu hissetmişti.

Öyleyse cinsel yönelimi normaldi de, onun yüzünden mi bu haldeydi? Hayır, Yun bu kadar egolu düşünmüyordu. Normal yönelime sahip birini yoldan çıkaracak kadar çekiciliğe sahip olduğunu.

Güzellik kullanıldığında iyi bir silahtır, ama o neredeyse hırpalıyordu. Bu durumda onu seven biri bile anormal olurdu!

Yun durumunun farkındaydı. Ama sadece analiz sonucu ulaştığı cevap olarak.

Yani, verilerden yararlanmaktan öteye gidemiyordu.

Bilmek, en çok bilenler yüceltildi, halbuki bilgi kullanılmadığında sanki 'kitap yüklü eşek' gibi oluyordun. Ve yıllar boyu, hep bilen değil, bilgisini kullananlar bir yere ulaştı.

O biliyordu, ama bunu nasıl kullanacağı bir yana, bununla tam olarak ne yapacağını da bilmiyordu. Işte böyle bir karmaşaydı.

"Ah..."

"Öpmek istiyorum"

Sesindeki iç çekişi ve çaresizliği duyuyordu Yun, ama işte bunları anlamlandırmakta güçlük çekiyordu.

"Öp öyleyse"
Belki öpünce başka tepkilerini de görecekti. Belki de o zaman bir ipucu yakalayabilirdi. Sonuçta sadece bir öpücük değil mi ?

Bilgi karşılığında bu hiçbir şeydi.

Ren afalladı, ama bu ikinci defa yaşandığından ilki kadar şok olmadı.

"Uyanıksın" önce hafifçe gülümsedi. "Kahvaltın hazır" geri çekildi.

Öpmeyecek mi ? Bu kadar çok istediği şey önündeyken neden geri adım atıyordu? Bu dezavantaj olmuyor muydu ? Yoksa bir statejiyi mi izliyordu ?

Yun gözlerini tepsideki yemeklere çevirdi.

Ve aklındakileri direk olarak sordu.

"Neden yapmıyorsun? İstediğini söylemedin mi ?"

"Ah..." Nanren dalgınca dudaklarına baktıktan sonra gözlerini çevirerek "Hayır" diyerek geçiştirdi. Nasıl yapabilirdi ? Onun için anlamı başkaydı, Yun içinse, sadece bir temas olmalıydı. Bu durumda gereksiz heyecan ve hayal kırıklığıyla kalakalmak istemiyordu.

Dahası irade sahibi olmayı da öğrenmeliydi. Sonuçta onca çabaya rağmen Yun ile birlikte olmadığında, bugünleri hatırlayıp umutlanmak istemiyordu. Çünkü sadece gereksiz ve unutulacak bir anı olacaktı onun zihninde. Bu durumda, kafalarının asla uyuşmayacağı bu durum için...

Gelecek için kendini hazırlamalı.

Çünkü hiçbir umudu yoktu.

Belki de düşüncelerine biraz canını sıkmıştı, Nanren dalgın bir şekilde bir köşeye oturdu.

Şuan ciddi ciddi bu durumu düşünüyordu. Mantıklı olarak düşünürsek, kafasının asla uyuşmadığı bir adamın peşinden koşmak imkansıza yakın olduğu kadar aptalcaydı da. Her şekilde dezavantajda olduğun bir durumdan uzak durulmalı.

Ama ya işte, Yun'un dediği gibi. İnsanlar duygusal ve mantıksal olarak düşünüyor. Mantıksal olacak karar verilse de, duygusal olarak hareket ediliyor. Duygularının karar verdiği şu duruma mantığıyla bir türlü söz geçiremiyordu!

Gözlerini sakince yemek yiyen Yun'a çevirdi.

'Her neyse' diye düşündü, 'şimdilik sadece onunla olduğum sürenin tadını çıkaracağım' sonuçta sıkıntı için onca şeyi yapmamıştı!

Yun düşünce sürecinden habersizce yemeğe odaklandı. Çatalı bıraktığında tabanındaki miktarın sadece %4'lük bir kısmının yendiğini gördü.

İyice iştahsızlaştı.

Uzay onu kötü mü etkilemişti? Bu aralar zaten iştahsızdı, yer değişikliği bu durumu kötüleştirmiş olabilir.

Yun tepsiyi alarak mutfağa ilerledi. Minik bir tezgahtan ibaretti sadece. Mutfak küçük olsa da, depoda neredeyse bir marketi barındırıyordu. Her şey vardı. Her durum için. Tamamiyle hazırlıklı çıkmıştı yola. Sonuçta uzayda kalıverme durumu şaka değildi.

Tezgaha koyarak bir süre duraksadı.

Kardeşini düşünüyordu. Acaba ne yapıyordu şimdi ? Çok depresyona girmiş midir ? Bu sinirle millete çatmış mıdır ?

Yapmayacak biri değildi.

Tam tersi yerinde oturacak biri hiç değildi.

[Yun, sana söylemem gereken bir şey var, duyarsan şaşırma]

O sırada sistem tekrar atağa geçmişti!

[Kardeşin evli ve çoktan bir çocuğu var bile]

Yun "..."

"Yanlış kişiden mi bahsediyorsun ?" Evlilik düşmanı, manyak kardeşi mi ?

Dahası hangi kör kardeşiyle evlendi ? Bunu ciddi ciddi düşünmeye başladı.

[Takılmam gereken nasıl birinin kardeşinin çilesini çektiği değil!]
Sistem elbette yanlış şeyi düşündüğünü biliyordu.

[Yani diyorum iki küçük kardeşin evlendi, küçük erkek kardeşinin bir çocuğu olacak ve kız kardeşinin zaten çocuğu var bile. ]

[Ya sen ?]

Yun :...

Evlilik ?

Gerçekten düşünmemişti.

"Planlarım var"

[...]

[Manyak mısın sen ?!]

[Planın neredeyse bitti bile, hayatta kalmak sorun değil artık!]

Yun 'hayatta kalmak' kelimesini duyduğunda gözleri karardı.

"Bu kesin değil"
Ve o, işini asla şansa bırakmazdı.

[Her neyse! Neyse ne!]

[Yaşlandığında yalnız ve boş evde otururken görürüm ben seni!]

Yun :...

-Devam Edecek-

Sistem vs Yun
Okuyucular:

Sistem vs YunOkuyucular:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Eternity: Universe of the Dead (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin