2》48 "+18(!)"

317 26 45
                                    

"Yun?"

Tek cevap bedenini ona daha da yakınlaştırmasıydı, yutkunurken adem elmasının hareketlerini dahi yakaladı.

Gerilerek geriye çekildi ve ellerini önünde siper ederek tekrar konuştu. "Yun!"

Bileklerinden yakalanarak bir hışımla yer değiştirildi. Pozisyonlar değişmişti, arkasında  ağaç ve önünde ise Yun...

Dar alanda sıkışık bir şekilde, bütün vücudu kaskatı kesilmiş bir biçimde hareket dahi edemeden durdu.

"Y-Yun" sesi titriyordu, gözleri dahi titreşerek odaklanamadı. Yavaş nefes alıyor, bedenini geriye çekiyor, sırtı ağaca değiyordu. Daha fazla geri gidemezdi, bedenini olabildiğince küçülttü.

Tam tersine o geriledikçe Yun ileri atıldı, gidecek başka yeri kalmadığında Yun ile dip dibeydi.

"Yun! Kendine gel!" Elleriyle itmeye çalışarak seslendi, telaşlanıyordu. Rahatsız mıydı?

Kesinlikle hoşnut değildi.

Bacakları yumuşamıştı, bütün güç bedeninden çekilip alınmış gibi, hareket edemediği gibi şiddetli çarpıntı göğsünden kulaklarına yankılanıyordu. Boğazı kurudu, gergindi, dudaklarını bastırarak olabildiğince elleriyle uzaklaştırmaya çalıştı.

Nafile, bileklerinden yakalanarak ağaca yaslandırıldı.

Bu pozisyon ne?! Oldukça utanç verici! Galiba hayatının travması olacaktı!

"Yunn!" Sesi bile daha güçsüz geliyordu. Vücudundaki tüm güç neden çekildi durduk yere ? Kesinlikle hareket dahi edemiyordu.

Kokusunu bu yakınlıktan alabiliyordu, ilk defa bu kadar yakınlardı ve bu garip an beynini kesinlikle kısa devre yaptırmıştı.

Gözlerini sıkıca yumdu, derince nefes aldı.

Yüzünün soba gibi yandığını hissediyordu, neyse ki karanlıktı...görünmemeli.

Ama karanlık olması bir bakımdan onu daha da geriyordu. Gözlerini açtığında o gözleri tekrar görene kadar biraz daha iyi hissetti. Keskin kırmızı ile karşı karşıya kaldığında tüm gücü tamamiyle çekilerek ellerinde dahi itecek gücü kendinde bulamadı.

Pes etti.

Bu garip, belirsiz, neredeyse nefeslerinin iç içe geçtiği ana daha fazla dayanamıyordu. Gözlerini yumarak ne olacaksa bir an önce olup bitmesini bekledi. Lâkin gözlerini  yumduğunda gerilimi daha da artarak neredeyse ikiye katlandı.

Biraz daha...

Biraz daha yaklaştı. Omzunda ağırlık hissettiğinde gözlerini açarak afallamış bir halde omzundaki başa baktı.

O yumuşak saçlar yanağına değerek kaşındırıyordu, bu yakınlıkta kokusunu daha net almakla kalmıyor, vücut ısısını dahi hissediyordu.

Ama durumunun çok kötü olduğunu anlayabiliyordu, vücudu buz kesilmişti ve ufak ufak titremeleri vardı.

Refleksen ellerini saçlarına koydu, başını okşayarak rahatlatmaya çalıştı.

"-tiyorum"

Boğuk ses titreşimleri omuzundan hafifçe duyuldu.

"Ne ?"

"Isırmak istiyorum" başını dönmüş, omzunda yatarken boynuna dik dik bakıyordu.

Tüm vücudu hızla ürpererek "Hayır!" dedi biraz cılız bir sesle.

"Ahh"

İç çekişini mi duydu o ?

Kesinlikle böyle bir Yun'a alışık değildi. Solgun yüzüne baktıktan sonra bir süre tereddütün ardından "Pekala" dedi.

Der demez pişman oldu.

"Gerçekten mi ?" Omzundan ayrılan kafa, darmadağınık ama pofuduk saçlarla karşı karşıyaydı, çocuğun ellerine şeker verilmiş misali heyecanlıydı.

Böyle olunca kararından geri dönemedi, sıkıntılı bir iç çekişle başını salladı.

Ellerini uzattı ve "Bileklerimden" dedi. Filmlerdeki gibi boyundan falan olursa utançtan ölebilir. O bir liseli, ama bu çocukça tuhaf durumlara düşecek kadar utanç vericiydi.

Başını salladı Yun, hızlıca. Pişman olmasından korkuyor gibi.

Bu davranışlar alışılmadık biçimde tuhaf ve hoştu. Sevimli...

Sağ elini uzattı. Soğuk parmaklar ellerini tuttuğunda oldukça garip hissediyordu. Kardeş olabilirler ama ilk defa böylesine yakın temas kuruyorlar. Açıkçası Yun oldukça temastan uzak duran biriydi.

Başını eğdiğinde ılık nefes bileğine üfürüldü, hızlıca dik durarak yerinden sıçradı.

Dudaklar bileğine bastırıldığında vücudunun titrediğini hissetti, tekrar başı dönmeye başladı. Bu heyecan dozu aşırıydı...

Yumuşak dudaklar bileğini ovdu, ıslak bir his bileğinde sürtünüyordu. Yalıyor mu ?

Kulağından boynuna kadar yandığını hissetti.

"Yun!" Elini geri çekmek istedi, kahretsin ne yapıyor?!

Kolunu ve elini tutan soğuk parmaklar gitmesine izin vermedi.

"Sabret" bastırılmış derin bir ses vücudunu daha da ısıttı, boğuk ve alışılmadık biçimde baştan çıkarıcı. Nanren garip hislerine anlam çıkaramıyordu, yoğun duygular bilincini sarsacak kadar boğuyordu.

Bileğine sürtmeyi kesen dilin ardından keskin dişlerin varlığını hissetti, ufak bir batırılmış hissi ve acıyla kolunu çekmek istedi.

"Ah!" Anormal derecede keskin dişler etine girdi.

Bir insan tarafından kemiriliyordu.

Eğer Nanren'e bunun nasıl bir his olduğunu soracak olursanız buna cevap veremeyebilirdi.

Başını ağaca yaslayarak gözlerini sertçe yumdu ve bir an önce bitmesi için sürekli dua ediyordu.

Saniyeler bile saatler gibi işliyordu, sanki zaman durdu, rüzgarın hafif esintisi tüm vücudunu titretiyordu. Ürperti, terden bedeni ıslanmıştı, elbiseleri bedenine rahatsız edici bir şekilde yapışıyordu.

Gözünü açtı, buğulu bir görünüm, ağaçlar rüzgarla savrulurken başı dönüyordu.

Kendinden geçtiğini hissetti, ruhu yavaşça sömürülüyordu sanki. Zaman geçtikçe bileğini delinmesindeki sızı yok olmuştu ve vücudunu garip bir his sarmalamaya başlamıştı, garip bir zevk.

Mest olmuştu sanki.

-Devam Edecek-

Jsbksbduevs
Başlığa +18 koymalı mıyım (!)
Elbette şaka, lan sadece 'tuhaf' hissettirdiğini betimlemeye çalıştım. Nasıl bu kadar yanlış anlaşılmaya müsait olabilir ha ? Her neyse siz nasıl algılamak istiyorsanız öyle algılayın.╰(. •́ ͜ʖ •̀ .)╯  Bazı şeyler de okuyucunun seçimine kalsın ( ' ̄▽ ̄)

(Başlık ironidir, rahatsız olursanız değiştiririm...ama açıkçası bu metne başlığı görünce ne hissettiginizi yazmanızı isterim. Sonuçta tepkilerinizi merak ederekten şaşırtmak için yazdım. Evet, yazar sürpriz yapmaktan hoşlanır hehe v (⌒o⌒)v  )

Edit: Yine de utanıyorum lan

Eternity: Universe of the Dead (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin