2》62 "Naraf ile Ortaklık"

204 22 26
                                    

"Bu ne ?" Fenya Gin'e yaklaştı ve elindeki gümüş yüzüğe bakarak sordu.

"Kardeşim düğün hediyesi için vermişti. Bunu unutmuşum. Bir tane de sana verdi."

"Yun mu?" İlgiyle yüzüğe baktı. Yılandı, aslında yılanlardan hoşlanmasa da yüzüğün tasarımı epey hoşuna gitmişti. Zarif ve güzel şeyleri seviyordu.

Aynı zamanda ona verilen kız versiyonu gibi daha inceydi. Çift yüzüğü, bunu sevmişti.

***

"Alo? Yun ?"

"Evet Mei?"

"Ben...seninle konuşmam gerekiyor. Önemli. Leiji kafede bekliyorum ?"
Biraz duraksayarak cümlesini tamamladı. Onu tereddüte düşüren neydi ?

"Pekala yola çıkıyorum" telefonu kapatır kapatmaz hazırlanarak odasından çıktı.

Nanren ve Elena dışarıda oturuyordu.

"Yun çıkıyor musun ?" Elena Yun'u fark ederek sorunca Nanren'in de dikkati o yöne doğru çekilmişti.

"Evet, Lin Mei ile buluşacağım. Gitmem gerek" saatine baktıktan sonra ayrıldı, ardından annesinin attığı imalı bir gülümsemeyi göremeden.

Nanren ise apaçık bir şekilde görmüştü. Görmekle kalmamış hatta Elena'nın dile getirmesi sayesinde bu düşüncelere maruz da kalmıştı.

"Lin Mei ile iyi anlaşmıyorlar mı?" Kendi kendine konuşuyor gibiydi ama Nanren de duymuştu.

Bir şey diyemedi.

Yun ile Mei'nin yakın olması iki aile tarafından da bir süredir bilinen bir bilgiydi. Aynı şekilde Elena gibi Wanessa da kızına bu imalarda bulunuyordu. Ne yazık ki daha ne Yun'un ne de Mei'nin farketmemiş olması üzüncü.

Açıktan bir şey söylemediler, gençler utanabilirdi.

Ama gizliden gizliye destekliyorlardı.

Özellikle Elana. Torununu beklerken yerinde duramıyorken gözünü Yun'a çevirmişti. Bir toruna daha kim hayır diyebilirdi ? Oh, yaşlanıyordu!

Ama odun oğlu, hiçbir zaman ona bir umut kırıntısı bile tanımamıştı. Bunun böyle gitmeyeceğini düşünerek bu akşam konuyu açacaktı.

Evlilik ? Bunun için belki erkendi ama en azından bir sevdiği olabilirdi. Aksi takdirde oğlundan şüphelenecekti.

***

Kafeye girer girmez masadaki iki kişiyi görmüştü.

Iki ana karakter.

Yun masaya ilerledi.

Limma ise az daha ağzındaki yemeği püskürtecekti, iki ana karakter ve bir kötü, aynı masada ! Ve yan masada o oturuyor.

Gitmeli mi ? Birazdan bu kafe yıkılabilirdi, bir an kafe sahibine acıyarak sempati hissetti. Kesinlikle zarar edecekti.

Yun masaya oturur oturmaz kendisine bakmıştı. Elbette Naraf bunun anlamını bilerek gülümsedi.

"Direk konuya gir" Yun konuştu, acil denilen mesele Naraf nedeniyle olmalıydı. Lin Mei ise suçluluk duyar gibi başını eğince bir tahmin oluşmuştu bile aklında. Naraf'ın onu görmeye gelme sebebi hakkında.

"Öyleyse, seninle ortak olmak istiyorum~" gülümseyerek söylemişti.

"Naraf gıcık mısın sen ? Bana inat mı yapıyorsun?!"
Mei dayanamayarak bağırınca tüm dikkatleri topladı. Elbette, okulun soğuk güzelliği bir maskeden ibaretti. Ya da bu konu cidden damarına basıyordu ki bu tepkiyi verdi.

Bağırır bağırmaz utançla sustu, başını kızarmış yanaklarıyla eğdi.

"Bir yanlış anlaşılma var gibi Mei. Senden hoşlanmıyorum" gayet basit ve hızlı bir reddi.

Mei inanmamış gibiydi, tereddütteydi, belki de şu ana karakter işi onu epey etkilemişti.

Bunu anlayan Naraf gülümsemeyle devamını getirdi. "Kızlardan hoşlanmıyorum"

"Gayım"
Bir de imalı bir şekilde ona bakınca baştan aşağı ürpermişti Yun. Bakışlarını tuhafca çevirdi ve göz göze gelmemek için uğraştı. Bu tuhaf duruma nasıl düştüğünü hala aklı almıyordu.

"Pff-" Limma eliyle ağzını tam zamanında kapatmıştı aksi takdirde fena püskürtecekti ağzındakini. Nasıl bir ortama düşmüştü öyle? Beyin yakan bir an...

Lin Mei ise donmuştu, sakince gülümseyen Naraf'ın aksine her birinin tuhaf yüz ifadeleri vardı.

Kafestekiler zaten Mei bağırsağından beri dedikoducu bir bakışla masayı hedef alıyordu, şu andan itibaren söylentiler yayılırdı da artık.

Lin Mei suskundu. Bu konuyu bir daha açmak istemedi, hissettiği şeyse omuzlarından ise büyük bir yük kalkmış olduğuydu.

Naraf onu ikna etmek için yalan söylemiş olamazdı.

Bir surenin ardından ortam toparlanarak asıl konuya geçiş yapılmıştı.

"Ortak olmak istiyorum" diyerek tekrar etti Naraf.

Ezeli düşmanı ile ortaklık, ne akla hayale sığmaz bir şeydi. Düşüncesiyle gülümsedi Naraf.

"Bunun için zaten hazırlıklı gelmiştim" çantasından çıkarılan kağıtları masaya bıraktığında çeşitli imza yığını kağıtlar gözlerine yansıdı.

Kesinlikle fena bir yem atmıştı ortaya.

Elbette Yun eline kağıtları alarak inceledi.

Sonra keskin bakışları i kaldırarak Naraf'ın hala hafif gülümseyen suratına baktı.

Bunlar Wong ailesini elinde tutacak gereçlerdi.

Çok tatlı bir teklif.

Ama direk atlamak yerine düşündü. Şimdilik Wong ailesini ele geçirmek onun için mümkün değildi ama bu sonrası için de geçerli değildi. Acelesi yoktu.

Lâkin bunu kabul ettiği takdirde Qang ailesinin halefi ile de bir bağ kurmuş olacaktı, bir bakımdan da avantajdı.

Asıl sorun ne istediği.

"Ortak olarak, beklentilerin neler ?" Önemli meseleler en başından tartışılmalı.

Açık ve net olacak şekilde, detayına kadar.

"Sadece sizinle hareket etmek istiyorum. Ve elbette ortak olduğum olayın planlarını" bilgi ve destek istiyordu.

Karşılığında verdiyi şey ise yeterince karşılıyordu.

Naraf'a son bir defa daha baktığında biraz daha gülümseyip göz kırpmıştı Naraf. Yun baştan aşağıya tüm kıllarının ayaklandığını hissetmişti.
"Ugh"
Yüzünü garipçe eğince Naraf gülmüştü.

Elbette, bir büyük olarak küçüğüyle uğraşmak hoş bir şeydi. Naraf memnundu halinden.

Yun ise bunu görmezden gelmeye karar vererek sadece anlaşmayla ilgileniyordu.

"Al bunu"
Yüzüğü çıkarıp masaya koydu. Daha önce de Lin Mei'ye vermişti. Anlaşmanın kabulü olarak. Bir hediye.

Yüzük tasarımına ilgiyle baktıktan sonra "Teşekkürler" diyerek cebine attı. Yun'dan gelen bir şeyin normal olmadığını bilerek sonra gidince araştıracaktı.

"Öyleyse anlaştık" iş birliğiyle el sıkışıldı.

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin